loader image

Gençliğe Sesleniş

     Ey Genç Adam!

     Ey Yiğit Gönüldaş!

     Ey Temiz Vicdanlı Saf Yürek!

     Sözümüz sanadır. Her canı, can bildik. Senin için, sana geldik. Bir dost selamı vermeye, sevda bahçesinden gül dermeye, muhabbet otağına post sermeye geldik.

     Kelimeleri, cümleleri bir masal kitabından aktarmıyoruz. Arzın ve asrın kalbinden bildiriyoruz. Seni, sana şahit tutuyoruz. Söze dair, göze dair ne varsa; seni, sana şahit tutuyoruz.

     Ey Merhamet Yürekli Bahadır!

     İnsanlık bir bunalım yaşıyor, sen de biliyorsun. Sadece bir bunalım, bunaklık değil; bir çılgınlık, bir kirlilik bu. Kirlenmiş, katılaşmış, taşlamış bir çağ bu. Hakk’a âsi, hakikate düşman bir çağ…

     Kimi coğrafyalarda savaş, terör, zulüm, açlık, yoksulluk kol geziyor. Ortadoğu’da, Asya’da, Afrika’da kan gövdeyi götürüyor. Aynı adı paylaşanlar, birbirini boğazlıyor. Bir dilim ekmeğe, bir yudum suya hasret çocuklar, her gün, gözümüzün içine baka baka can çekişiyor. Kimi coğrafyalar hep kırmızı, hep kara, hep gri…

     Sen de biliyorsun, en ışıltılı bir devrin en karanlık geçtiğini. Kimileri ölümün, zulmün, açlığın, yokluğun, kıtlığın kıskacındayken; kimileri paranın, refahın, konforun, zenginliğin, tekniğin, nefsi arzuların peşinde, gününü gün ediyor. Ebu Cehiller kıtalar dolaşıyor, Ebu Lehepler dizi dizi… Nuh’u, İbrahim’i, Yusuf’u, Ahmet’i görebiliyor musun?

     Medeniyetler arası çatışma, kültürler arası mücadele, inançlar arası kavga, ortalığı kasıp kavuruyor. Ve ben, ve sen, ve o, ve hepimiz; birlikte seyrediyoruz. Bir kurgu romanından aktarılmış filmi seyreder gibiyiz. Ne acı, ne tuhaf, ne büyük çelişki, ne büyük vurdumduymazlık, ne dehşet verici bir sahne…

     Ey Hakikat Yolcusu!

     Kirlenmemiş, bozulmamış ve çürümemiş bir sen kaldın, bir de masum yüzlü çocuklar… Ha! Bir de, her daim gerçeğin, iyiliğin, doğruluğun, adaletin peşini bırakmayan engin gönüller… Selam olsun, insan doğup insan kalanlara!

     Siyonizm, emperyalizm, kapitalizm, komünizm, materyalizm, konformizm; insanı, toplumları, devletleri sömürüyor, söğüşlüyor, eritiyor, yok ediyor. Her birinin ayrı ayrı değirmeni var. Ve bu değirmenler beni, seni, onu öğütüyor; yok ediyor. Ölüyoruz, can çekişiyoruz.

     Ey Kutlu Emaneti Gezdiren Can!

     Çanlar senin için, benim için, hepimiz için çalıyor. Direnmeyecek misin? Savunmayacak mısın? Karşı koymayacak mısın? Bir duruşun ve vuruşun olmayacak mı? Haykırmayacak mısın, kötülere ve kötülüğe karşı? Hakk’ı tutup kaldırmayacak mısın? Bil ki; gözün, kulağın, dilin ve elin; seni ele verecek bir gün.

     O gün gelmeden kendine gel! Kalk, doğrul, dikil, dur ve aklınla, kalbinle düşün! Ben kimim, neyim, niye geldim, nereye gidiyorum, de! Sorgula, bütün bildiklerini, öğrendiklerini veya bilemediklerini sor ve sorgula! “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu hiç?” demiyor mu her şeyi bilen?

     Ey Candan Özge Can!

     Bir çağrımız var sana; bir davetimiz, bir muştumuz var. Özünden kopup geleni söze döken, içindeki ıstırabı dışına veren, tertemiz bir dille yazılmış gönül mektubumuz var. İnsanı, kitabı ve hayatı “Oku!” diye buyurun ve kaleme yemin eden Kudretin, hakikat sırrına ermek muradıyla, yola çıkanlar adına, sevdamız var. Bu muştu, bu mektup, bu sevda; Genç Yürekler’dir. Yüreğini ortaya koyanlara selam olsun!

     Ey Anadolu’nun Bağrı Yanık Evladı!

     Genç Yürekler’i, şehrin öbür ucundan koşarak gelen adamın haykırışı bil! Hira’da yankılanan ve insanlığının vicdanına seslenen kutlu buyruğun aydınlığına pervane olanlar bil!

     Taşlara; direnişi, huzuru ve birlik ruhunu kazıtan Bilge Kağan’ın vasiyeti bil! Sultan Alparslan’ın duası, Şeyh Edebali’nin rüyası, Osman Bey’in kavgası bil! Henüz yirmi bir yaşındayken çağ açıp çağ kapatan Dedemiz Fatih’in cihangir ruhu ve aklı; yeryüzünü kafasına koyan Yavuz’un cesareti; kanunlar inşa eden Süleyman’ın adalet sırrı; yedi düveli dize getiren Mustafa Kemal’in Millî Mücadelesi bil!

     Genç Yürekler’i; Yunus’un dizelerine sinmiş aşkı, sevgisi, hoşgörüsü bil! Karacaoğlan’ın, Dadaloğlu’nun, Aşık Veysel’in, Neşet Ertaş’ın bağlamasından yankılanan sevdası, haykırışı, bakışı, hoyratı bil! Mehmet Akif’in ıstırabı, şikayeti, celaleti, şiiri bil!

     Aramıza sen de katıl!

     Burası; ülkesi, milleti, devleti, vatanı, bayrağı, değerleri, ilkeleri için çarpan yüreklerin ilim ve irfan otağıdır. Birlik, beraberlik, kardeşlik, dostluk ocağıdır. Kültür, sanat, edebiyat, fikir, bilim ve medeniyet mektebidir.

     Okuyan, yazan, düşünen, konuşan, tartışan, üreten, mücadele eden özgür ruhların öz evidir. Çınarın ulu gölgesinde hayaller kuran ve memleket türküleri söyleyen âşıkların dost meclisidir. Pınardan çağlayan tertemiz suyla yeşermiş, bereketli toprakların bereketli harmanıdır. Bayrak adamlara ve sancağı düşürmeyenlere selam olsun.

     Gel Kardeşim! Bil Kardeşim!

     Bu çatı; millet ve memleket için, güzel işler yapmak uğruna umut, heyecan, coşku, sevgi duyan; ilim, hikmet, kardeşlik bağı ile bağlanan yeni bir gençlik çatısıdır. Cennet gibi güzel Türkiye’mizin her bölgesinden, her ilinden, ilçesinden, köyünden, mahallesinden koşup gelenlerin toplandığı, her türlü çalışmasını değerlendirdiği bir gençlik okuludur. Atölyedir, salondur, sahnedir, kürsüdür…

     Gel; el ele, yan yana, omuz omuza verelim. Kitabın, kalemin, sözün, yazının bahçesinden, çağlar ötesine kokusu yayılan, bir kırmızı gül derelim. Hakikate ulaşma sevdasıyla yola çıkanların yüceliğine ve bilgeliğine erelim.

     Gelin tanış olalım,

     İşi kolay kılalım,

     Sevelim, sevilelim,

     Dünya kimseye kalmaz.

     Genç Yürekler’e, yüreği genç kalanlara ve her daim yeniden başlayanlara selam olsun!