Konuşmayı ne zaman unuttuk?
Yazımda hayatımıza renk katan; ama bizi eksik bırakan bir şeye yer verdim. Bizden kopmayan ve asla kopamayacak olan duygularımızın dijital yansımasından bahsedeceğim: Emojiler.
Emojileri daha önce tarih kitaplarımızda gördük. Evet, ben de gördüm, siz de gördünüz. En eski atalarımız bile biliyor. Oldukça yaygındır. Yoksa siz yeni bir şey mi zannediyordunuz? Mesela arkeologlar her gün görüyor. Bahsettiğim şey duvarlardaki resimler, çizgiler, semboller…
Yazı bulunmadan önce, belki de henüz kelimeler ifade edilemeden önce, hangi kelimenin ne olduğunu bilmeden önce, insanlar birbirleriyle nasıl iletişime geçiyordu dersiniz?
Zamanında duvardaki bu resimlerle insanlar birbirleriyle iletişime geçiyormuş. Anlatmak istediklerini çiziyorlarmış. Ama öyle tembellikten falan değil. Anlaşmak için. Ta ki yazı bulunana dek. Daha sonraki zamanlarda insanlar hem yazılarıyla hem dillerinin gelişmesiyle normal bir çerçevede iletişime geçmişler. Ancaaak, gel zaman git zaman yıllar yılı kovalayadursun bir anda teknoloji ortaya çıkıvermiş. Teknolojinin getirisi olan dijital yüz ifadeleri, artık yüzümüzden değil de elimizden düşmüyor.
Emojiler sayesinde iletişimimizi birçok insanla daha iyi pekiştirebiliyoruz. Yazdıklarımız sembollerle daha etkili hale geliyor. Hatta günümüzde o kadar normal hale geldi ki emojisiz yazışmalar soğuk geliyor. Artık seni seviyorum, cümlesinin sonunda kalp göremiyorsak samimi gelmiyor. Yahut bugün beni çok kırdın, cümlesinin ardına suratı asık bir emoji kullanmıyorsak duygularımızı yeterince ifade edemiyor gibi hissediyoruz. Dolayısıyla emojiler, teknolojik hayatımızda mikro ifadeler kadar etkin halde.
Beraberinde yüzlerce, binlerce emoji geliştiriliyor. Yüz ifadelerinden yemeklere, içeceklerden yapılara, bayraklardan hayvanlara, çiçeklerden hava durumuna, spordan müziğe, taşıtlardan teknolojiye kadar o kadar çok şey içeriyor ki… Öyle ki, hiç cümle kurmadan bu semboller sayesinde bile iletişime geçebiliyoruz. İşte sorun burada başlıyor. Hiç cümle kurmadan “Tebrik ederim.”, “Allah nazarlardan korusun.”, “Umarım yeni işinde mutlu olursun.”, “Teniste birinciliğim var.”, “Doğum günün kutlu olsun.” diyebiliyoruz. Sahi konuşmayı ne zaman unuttuk?
Biz de bunu fırsat bilip konuşmak yerine emoji kullanalım dedik. Yüzyılın icadı yazıyı bıraktık da 20 yıllık icada sarıldık.
Şimdiyse bir cümle kurmak, bir kelime yazmak bile bize zahmet oluyor. Tebrik ediyorsak alkışlıyoruz. Beğeniyorsak başparmağımızı kaldırıyoruz, birbirimizi kalplere boğuyoruz. Zaten kitap okumuyorduk, yeni kelimeler öğrenmiyorduk. Şimdiyse konuşmaktan tamamen vazgeçtik. Türkçemizin içine stalk, like, story, dislike, unfollow, link, post, follow… gibi kelimelerin girmesine izin vermiştik. Emojiyi de ekledik. Sahi konuşmayı ne zaman unuttuk?
Şimdi sessizliği bozmanın vakti geldi. Eğer bu yazı sizde bir farkındalık yarattıysa emojinin yanına iki cümle de olsa eklemelisiniz. Değerli cümleler kurup karşımızdaki kişinin unutamayacağı sevgi sözcükleri kullanabiliriz veya eleştirebileceğimiz kişilere başparmak aşağı emojisi atmak yerine yapıcı cümleler kurarak yardımcı olabiliriz. Tebrikleri alkış emojisiyle bırakmayalım. Neyi beğendiğimizi, neyi sevdiğimizi olabildiğince farklı kelimelerle izah edelim. Emoji uçar yazı kalır. J 🙂
*Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğrencisi