Yüzyılın kurtarıcı fikrini inşa etmeden, yüzyıla kurtarıcı figüranlar armağan etmek ya da dayatmak isteyen sahte fikir şebekelerinin hayal dahi edemeyeceği yeni insan/yeni medeniyet inşa derinliğinin en samimi çabası olarak anılmaya ve anlaşılmaya değer bir kutlu ebediyet düşüncesi kök salmaya başlamıştır hakikat tarlasında. Bu ulvi başlangıcın insanın öz gerçeğini çiğneyen yalancı baharlardan arınıp ona bir kurtuluş yolu bahşedeceğini ifade etmek, aynı zamanda mutluluğun sahici formüllerini ifşaya yeltenmek demektir.
İnsanın öz meselesi üzerinde esaslı çözümler getirmeden bir medeniyet projesinden bahsetmenin sadece aldatılış manzumesine yepyeni dizeler eklemek olacağını peşinen kabullenmek gerekir. O halde insanın öz meselesini irdelemek ve çözümsüzlüğün temellerini acımasızca sorgulamak kutlu ebediyyetin eşiğinde karanlığa ışık saçarak kurtarıcı fikrin barışçıl insanlık iklimine en önemli adımı atmak olacaktır.
İnsanın öz meselesi üzerinde durmak, bu temel meselenin dosdoğru bir yorumu için hiç durmaksızın didinmek, insanın mutsuzluğunu körükleyen ana sapmaları bertaraf etmenin biricik yoludur her şeyden önce, kutlu ebediyyet yolcusu tüm ölümsüzlüğün tavizsiz erleri için…
Öz mesele nedir? Öz mesele, insandaki ebediyyet meylinin faniliğe feda edilmeyecek bir kıvamda kutlu biçime dönüştürülmesinin en öncelikli kurtuluş hamlesi olduğunu hatırlamak ve hatırlatmak gerektiğini aklın ve kalbin derinliklerinde kavranılması ve bu hakkıyla kavranılmış mutlak hakikatin bütün insanlığa duyurulması meselesidir. Ahlaki çöküntünün özünde ebediyyetin yanlış yorumlanmasından kaynaklanan abartılı mülkiyet tutkusunun mutlak hakikatin esası olan adalet düşüncesini zaafa uğratmasından doğan kavga ve kargaşa vardır.
Her insanda doğuştan gelen ve onun ruhi olgunluğu nispetinde gelişen inkâr edilemez bir ebediyyet duygusu vardır. Ve yine her insan bilerek ya da bilmeyerek hayatının hakikatini bu duygu temelinde inşa etmeye çalışır. Kalıcı olmaya çalışmak, âdemoğlunun kendi çamurunu yükseltmek adına çırpınmasının bir başka anlamıdır. İster dinli olsun ister dinsiz ebediyyetin kavruk ateşini vicdanında hissetmeyen bir insanın var olduğunu söylemek mümkün değildir.
İnsanı Cennetten sürgün eden hakikat ile insanın dünyasını Cehenneme dönüştüren hakikat arasındaki paralelliği göremeyenler yüzyılın kurtarıcı fikrinin ne anlama geldiğini asla ve asla idrak edemeyeceklerdir. Ebediyyet düşüncesi ile kök salan bir ağacın meyvelerinden tadabilmek için insan ruhunda kemikleşmiş olan bu değişmez yasanın, kaçınılmaz fikriyatın kutlu arklarla fıtri bir istikamete çevrilip çevrilmediği ilk planda yoklanılacak olan asli husustur. Aksi takdirde ruhun damarlarına karışan zehirli bir fikrin insanı ölümsüzlük yolunda faniliğin acı ıstırabına mahkûm edeceği ve bu ruhsal azabın sonunda bir medeniyetin köklerini kurutacak yepyeni sarmaşıkların hâsıl olacağını bildirmek zorunda hissedeceğiz kendimizi.
Ebediyyet duygusunu doğrultmak ve onu kutlu bir ırmağa dönüştürmek, yüzyılın kurtarıcı fikrinin yolunu açmanın o büyük idealini gerçekleştirmek demektir. Eğri bir kalb ile doğrultulmaya çalışılan ebediyyetin bütün bir cihanı Cehenneme çevirdiğini ve insanı mutsuzluğun dipsiz kuyularına yuvarladığını söylemek için insanlık tarihine bir göz gezdirmek yeterli olacaktır. Öldüren de yok etmek isteyen de kendi nizamının ebediyyeti için çalıştığını sanmakta ama kutsi olmayan bir ebediyyet düşüncesinin ancak ve ancak faniliği kökleştireceğini ve insanın içindeki sonsuzluk susuzluğunu daha da artıracağını fark edememektedir.
İnsanın öz meselesini çözmekte zorlanan karanlık zihinler, kendilerine kestirme inkâr yolları icat ederek dünyaya sövmek ve onu aşağılamayı en büyük ibadet telakki edip meselenin halline kalkıştılar böylece ebediyyetin dosdoğru yolunu mukavvadan setlerle kapatmanın kepazeliğini sergilemiş oldular. Oysaki yüzyılın kurtarıcı fikrinin temel diyalektiği olan ‘Aksiyoner Ruhçuluk’, maddenin inkârını ve aşağılanmasını ebediyyetin en büyük zayiatı görür ve ruhu maddenin yasasında arayarak kutlu ebediyyetin tertemiz yolunda hakikate yürümeye devam eder, mutluluğun bahçesinde bütün insanlığa sevgi ile gülümser.
Yeryüzünü ifsat edenler maddenin yasalarına tapanlar ile maddenin yasalarını yok sayanlar arasından zuhur etmiştir her zaman için. Kutlu bir damara bağlanmış ebediyyet düşüncesi; ifsadın tüm yollarını tıkayarak maddenin gerçeğini yok sayanlar ile ona tapınmaya çalışanlar arasında dengeli bir yol takip eder, böylelikle insanı, toplumu ve yeryüzünü imara başlar ve kurtarıcı fikrin bütün insanlığı sarıp sarmalamasına öncü rolünü oynar.
Tüketimi hiçbir ahlaki temele dayandırmaksızın özendiren vahşi kapitalizmin egemen bir dünya görüşü haline gelmesinde servetin kaskatı bir bencillikle biriktirilip sonsuz yaşama içgüdüsüne kalkan yapılmasının etkisi oldukça büyüktür. Kapitalist büyümenin köklerinde sonsuz yaşama içgüdüsünün insafsızca tahrik edilmesi vardır ve bu zavallı durum insanın ve toplumun yozlaşma sürecini ne yazık ki her geçen gün daha da hızlandırmıştır. Ebedileşme arzusunu insani bir seviyeye taşıyıp ruhçuluğun aksiyonuna öte fikriyatıyla katkıda bulunmak hakikat tanıklığı için ahitleşmiş olan ölümsüzlüğün tavizsiz erlerinin başat görevlerindendir.
Kutlu ebediyyet, ölümü tefekkür etmeyi öncelerken onu asla temenni etmeyen dipdiri bir fikriyatın felsefi ve irfani adıdır. Ölümü temenni etmek insanın öz hayat damarlarının sökülüp atılmasına sebebiyet vereceği için salt bu sebepten ötürü ruhçuluğun aksiyoner gücüyle muktedir olan hakikatın hâkimiyeti gerçekleşmeyecek ve yeryüzü bozguncuların ihanet ve dalalet yuvasına dönüşecektir. Diriliş ruhunu yenileyemeyen mistik tecrübelerin peşinde kaybedilen bir ebediyyetin kırılgan nesilleri, sonsuzluk iştiyakını yeniden anlamlandırmaya üstün bir gayret sarf ederek kurtuluşumuz için çıkış yolları arayacak ve kurtarıcı fikrin gölgesinde en hakiki mutluluğu tadacaklardır.