Merhabalar canını yidiklerim! Antrikotçular hariç, herkese selamlar!
Yeni normale, daha doğrusu anormele başladık. Küresel devlete, “Dijital toplum 1.0”a hoşgeldiniz!
Bir büyüğüm der ki: Hayat işte; çocuklar, gençler geleceğe bakar; yaşlılar geçmişe. Biz önce geçmişe sonra geleceğe bakalım. Ne günlerdi ama…
Şahsım, şahsımın keyfi, şahsımın telefonu, laptabım ve televizyonum, karantinadaydık.
Evde kal Türkiye! Şimdiye kadar dışarıdaydın da ne halt ettin! Evde kal dünya! Plan yapanları rahatsız etme!
Benim adım Korona, soyadım Virüs ahali! Akıllı olun! Korona Virüsüne tedbir: “Et ye etlen, bal ye kuvvetlen!” Ey Korona Virüsü, Türk’ün gücünü göreceksin! Bu virus, sabrımızı deniyor. Şeytana uyup muhatap olmak istemiyorum. Yoksa ağzını burnunu kırarım.
Virüs beni streçe soktu. Çikamayrum streçten. “Öldürmediğim her Çinli için bana küfredeceksiniz.” İmza Korona Virisü…
Ben bu Korona Virüsü muhabbetinden sıkıldım. Başka virüs yok mu? Korona Virüsünden kaçabilirsiniz. Delikanlıysanız Azrail’den kaçın!
Son Şiyirim!
Korona Virüsü geldi mi
Acun öksüz kaldı mi?
Korona Virüsüne, zıkkımın kökü iyi geliyormuş. Çin’in malları kalitesiz de virüsü çok sağlam. Korona Virüsünden sonra her şey değişeceeeeeeek! Yurtta Korona, cihanda Korona! Zaten bitmiş olan insanlık, Korona Virüsü sonrası dibe vuracak! İki tür virüs var: biri Korona Virüsü, diğeri okumuş cahillik ve kibir virüsü… Hacı Bektaş Veli’nin “Eline, beline, diline sahip ol!” öğüdünü tutarsan, virüs sana bulaşmaz.
Allah Korona Virüsünden Razı Olsun!
Korona süresince hayatımıza dair birçok muhasebe yaptık. Farkındalığımız arttı, aklımızda deli sorular oldu: İşte bunlardan biri, Tolstoy yaşasaydı “İnsan, Korona Virüsü ile Nasıl Yaşar?” diye bir kitap yazardı herhalde. Diğeri acıları kuma, iyilikleri taşa yazma mevzusu!
Deepak Chopra Emmi demiş ya: “Büyük adamların amaçları, diğerlerinin yalnızca istekleri vardır.” Hayatın amacı, amaçlı bir hayattır.” Hayatıma bakıyorum, aklıma yine deli sorular geliyor. İnsan ne ile yaşar? Hava, su; akla ilk gelenler… Bunlar kadar öneme sahip olan bir başka gereksinim, ideal sahibi olmaktır.
Peki, insanoğlunun ideali var mı? 1973’te, ABD’de bir araştırma yapılıyor. Soru şu: “Hedefiniz ne?” %3’ü bir cevap verebiliyor. Yaşamları izleniyor. Bu deneklerin yaşamları izlenerek, 1990’lı yılların ABD finans ve medya siyaset hayatında o %3 ünün %95 oranında etkin role yükseldiğini, geriye kalan %5 inin de %90’lık çoğunluğun içinden çıktığının tespit etmişlerdir.
İdeal sahip olmak; insanın kendi kendini aşmaya çalışması, hayatını anlamlandırması arzusudur. İdeal, kalabalıkları millet yapan, sıradan insanlar arasından kahramanlar çıkartan güçtür.
İdeal sahibi olmaya güzel bir örnek: Çanakkale Savaşı’nı kazanabilmemiz de hayal sanılmıştı; ama milletimizin idealizmi onu gerçek yapmasını bildi.
“İdealleri, ‘sadece yaşamak’ olan insanlar, basit insanlardır.” İdeali olmayan insan, adeta bir serseri kurşun gibidir. Ne varacağı adres bellidir ne de duracağı liman.
İnsanoğlunun ideali olmalıdır. Hayvanların bile ideali varken insanoğluna da ne oluyor; boş beleş yaşıyor hayatı!
Kel akbabalar, beslendiği kemik için tam 50 kez yüzlerce metreye yükselip kemik atışı yapması; su kertenkelesi, suyun yüzünde kalabilmek için saniyede 20 adım atmak zorundadır.
“Bazı insanlar, hayatta hiçbir gayeye sahip olmadan yaşarlar. Böyle insanlar, bir nehir üzerinde akıp giden saman çöplerine benzerler. Onlar gitmezler; ancak suyun akışına kapılarak akarlar.” (Seneca)
Bir Dava Yürekte Bitmezse; Hiçbir Zaman Bitmez!
Acıları Kuma, İyilikleri Taşa Yazalım!
Acı ve iyilik mevzusuna gelince… İki arkadaş çölde yürümektedirler. Yolculuğun bir noktasında bir tartışma olur ve biri diğerine tokat atar. Tokadı yiyenin canı acır; ama bir şey söylemeden kuma şöyle yazar: “Bugün en iyi arkadaşım beni tokatladı!” Bir vahaya gelene kadar yürümeye devam ederler ve orada suya girmeye karar verirler. Tokadı yiyen, bataklığa saplanır ve boğulmak üzereyken arkadaşı kurtarır. Tam boğulmak üzereyken, kurtarıldıktan hemen sonra bir taşa şöyle yazar: “Bugün en iyi arkadaşım, hayatımı kurtardı!”
Tokadı atan ve hayat kurtaran sorar: “Canını yaktığımda kuma yazdın, neden şimdi taşa?” Diğeri cevaplar: “Birisi canımızı yaktığında kuma yazmalıyız ki, bağışlama rüzgârı onu silebilsin; ama biri bizim için iyi bir şey yaparsa taşa kazımalıyız ki, hiçbir rüzgâr onu silemesin.”
Gelecek İçin Oku, Düşün, Adım At!
Gelecek için yürüyelim; çünkü “Duranlar yürüyenlerden daha çok ses çıkartırlar.” Gelecek için oku! Ne çok gezen bilir ne de çok okuyan. En çok cahil bilir. Kesin bilgi, yayalım!
Gelecek için düşün! Bu dünyada kavuşacağın tek şey de Hakk’ın Rahmeti. Gelecek için adım at! Yaşamın sırlarınıı çözdüm; ama size söyleyemem. Adı üstünde, sır çünkü.
Şaka şaka siz yabancı değilsiniz bu seferlik birini paylaşayım: Pers hükümdarı, iki mahkûmu ölümle cezalandırır. Mahkûmlardan biri, hükümdara eğer canını bağışlarsa çok sevdiği atına bir yılda uçmayı öğreteceğini söyler. Bu vaat karşısında şaşıran hükümdar mahkûmun canını bir yıl için bağışlar. Ölüme gitmekte olan mahkûm, diğerine ümitsizce atların uçamayacağını ve yalnızca kaçınılmaz sonu geciktirdiğini söyler. Ardından şöyle bir cevap alır:
-Doğru. Ancak kendime bir yıl içinde sırasıyla gerçekleşme ihtimali olan dört özgürlük şansı veriyorum. Birincisi hükümdar ölebilir. İkincisi at ölebilir. Üçüncüsü ben ölebilirim. Dördüncüsü belki at uçmayı öğrenebilir.
Hayatınıza bakın, kendinize hangi konularda özgürlük şansı verecekseniz. Ben ülkemiz için şansları, en önemli noktayı, aha da buraya yazıyorum: Türkiye’nin yüz yıldır iki sorunu var: 1- Sistem sorunu 2- Millet olamama sorunu.
“Partizan olmayın, millet olun! Millet olacağız: Ya bilgiyle ya sopayla.”
Bunları çözdük mü, sırtımız yere gelmez. Süper güç oluruz. Bir de bölgesel yerelleşme artacak; çok acil, ayrı ayrı AHA: “uzay ve drone, enerji ve bor, yazılım ve robot üniversiteleri” kurmalıyız.
Dünyanın merhameti, vicdanı Türkiye. tarihimiz, değerlerimiz bizi çağırıyor. Dünyaya vicdanlı olmayı öğreteceğiz.
Bu mevzular, Dünya’da Türk olmak, Trabzonda Oflu olmak kadar önemlidir. Şimdi Korona Virüsü düşünsün! Zabaaa kadar burdayıhhh.