Kaç vakittir Kuzey Afrika bölgesi ve ülkelerine ilgi duymaktaydım ve bu alanda yaptığım okumalar sırasında ilgimi çeken ülkelerden biri olan Tunus ile ilgili araştırmalarımı Genç Yürekler ailesi ile paylaşmak istedim.
Tunus, Kuzey Afrika’nın Avrupa kıtasına çok yakın bir konumunda yer alan, Osmanlı Devleti’nin bölgede uzun yıllar süren hakimiyeti dolayısıyla kültürel bağlarımızın oldukça kuvvetli olduğu ve 1959 yılında Fransız himayesinden kurtularak bağımsızlığına kavuşan bir ülke. Kuzeyinde Akdeniz’in engin mavi suları güneyinde ise Sahra Çölü’nün altın sarısı kumları ile iki çok farklı coğrafi özellik ile harmanlanmış kadim bir coğrafya üzerine kurulmuştur Tunus Devleti.
Cezayir ve Libya arasında kalan ülkenin bayrağı tıpkı bizimki gibi al bayrağın üzerine işlenen ay yıldız şeklindedir. Bayrağın üzerindeki ay yıldız İslam’ı, ay yıldızı çevreleyen çember ise güneş ile aydınlık geleceği sembolize etmektedir. Ayrıca şahsi fikrimce bayrağın kırmızısı ise Osmanlı sancaklarının yadigarıdır. Başkenti ülkenin de adını aldığı Tunus şehridir. Tunus şehrinin tarihi ise çok eskilere dayanmaktadır ki bölgede ilk olarak Berberilerin yaşadığı bilinmektedir. Fenikelilerin ise Tunus bölgesinde ticarete başlaması ve sonrasında süreç içerisinde bölgeye yerleşmeleri ile çok daha önem kazanmıştır. Bu yaşanan hadiseler tarihe altın harflerle yazılacak olan Kartaca kentini ve Kartacalıları da etkilemiştir.
Antik Yunan Devletleri ile Roma’nın bölgede Kartacalılar ile verdiği ticari ve siyasi çekişmenin kökeni aslında Fenikelilerin Tunus kentine ticareti götürmesi ile başlamıştır. Zira yeni kent anlamına gelen Kartaca bölgedeki ticaretin gelişmesi ile kurulmuştur ve bu kadim kent hâlâ toprakları üzerinde insanlara ev sahipliği yapmaya devam etmektedir. Hammamet ve Susa kentleri de ülkenin önemli kentleri arasındadır ki bu iki kentte çok fazla ziyaretçi almaktadır. Toplamda 23 bölgeye ayrılmış olan ülkede diğer bazı önemli kentler ise şöyledir; Cerbe, Gabes, Kayrevan, El Kef. Bu kentler tarihi kentler olmasının da getirdiği özellikler ile büyük meydanları olan ve bu meydanlarda çarşıların kurulduğu kentlerdir. Medina olarak adlandırılan bu pazarlarda Tunus’u temsil eden her şeyi bulabilirsiniz.
Akdeniz’in tüm sahillerini yaz ve bahar aylarında saran yasemin kokusunun kökeni yine Tunus’a dayanmaktadır. Yasemin çiçeği Tunus’ta yetişmekte ve bu çiçeğin her türlü losyonu üretilmektedir. Doğrusu bende yasemin kokusunu sevenler arasındayım. Sadece bununla da kalmıyor tabi ki Tunus. Dünyaya en fazla hurma ihraç eden ülke konumunda olan Tunus’ta sokaklarda alabildiğince hurma ağacı vardır. Bir gün yolumuz düşer ise o güzel yörelere, bol bol tüketebiliriz. Ayrıca ticaretini düşünenler içinde iyi bir fikir olabilir. Tunus için olmazsa olmaz üretim alanlarından birisi ise zeytinyağıdır. Dünyanın en büyük zeytin yağı ihracatçılarından biri olan Tunus, yılda ortalama 300.000 ton civarı zeytinyağı ihraç etmektedir.
Her ne kadar biz Tunus’u bir Akdeniz ülkesi olarak görsek de güneyine indikçe Sahra Çölü’nün yakıcı güneşi ile karşılaşmaktayız. Ülkenin güneyi kadim Berberi Arap kültür ve yaşantısı ile de ayrıca dikkatleri çekmektedir. Özellikle UNESCO Dünya Mirası Listesinde kendine yer bulan Matmata köyü Star Wars filminin ilk iki serisine de ev sahipliği yapmış, birçok sahne Matmata köyünün en belirgin özelliği olan toprak altına inşa edilen evlerde çekilmiştir. Yer altının kendine has özelliklerinden birisi de çöl gülleri olarak da bilinen kristalleşmiş ve yıldız gibi parlayan jips taşlarıdır. Bu taşlar öylesine parıltılıdır ki yıldızları andırmaktadır.
El Cem Amfi Tiyatrosu da UNESCO Dünya Mirası Listesinde kendine yer bulan bir diğer değeridir. Bu görkemli ve korunmuş yapı Roma İmparatorluğunun bölgedeki hakimiyeti sırasında inşa edilmiş ve bugüne kadar en iyi korunan Roma eserleri arasında gösterilmektedir. Dünyanın en büyük amfi tiyatrolarından biri olan El Cem, aynı zamanda o kentin adı olarak da kullanılmaktadır. Tunus, tarihin farklı dönemlerinde bambaşka medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Bu sayede çok farklı zenginlikleri toprakları üzerinde yaşatmaktadır. El Cem gibi Roma’dan kalan bir amfi tiyatronun yanı sıra Afrika’nın ilk ve en önemli İslam kentlerinden biri olan Kayrevan’da yine Afrika’nın ilk camisi olan Kayrevan Ulu Cami, tüm görkemiyle yıllara meydan okumaktadır. Seyd-i Ukba Cami olarak da bilinen caminin hicretin 50. yılında inşasına başlanılmış ve 722 yılında inşaatı tamamlanmıştır.
Elbette ki Tunus tüm doğal güzellikleri, tarihi ve kültürel değerlerinin yanında zengin bir mutfağa da sahiptir. Tunus mutfağı özü itibari ile zeytinyağı ile şekillenmiş ve Osmanlı mutfağından da çokça izler taşımaktadır. Leziz yemeklerini daha da lezzetli kılan harissa baharatı ise özel bir biberden elde edilmektedir. Ben gibi acı severlerin pek hoşnut olacağı bir durum açıkçası. Brique olarak adlandırılan geleneksel yemek bizdeki çiğ böreği andırıyor ve özellikle de kız isteme merasiminde ikram edilir. Eğer damat bir seferde briqueyi dağıtmadan yiyebilirse kız yakınları tarafından uygun bulunur ve evliliklerine izin verilir.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin hemen hemen hepsinde olduğu gibi Tunus’ta da nargile kültürü çok yaygındır. Kadın erkek fark etmeksizin Tunuslular tüm gün nargileye benzer jirak şişa içiyorlar. Çaylar ise kendiliğinden yasemin şekeri ile gelmekte olduğundan çayı şekersiz içenleri uyarmakta fayda var.
Tunus Devleti bir merak ile okumaya başladığım ve sizinle de paylaşmak istediğim bir konuydu. Aslında anlatacak çok daha fazla şey var; ancak belki bir başka yazıda daha farklı açılardan değerlendirebiliriz. Kartaca’ya gitmek, dalından hurma yiyebilmek, sonrasında medinada anneme yasemin kokulu losyonlar almak, elbette ki El Cem’de Roma’ya ışık tutan tiyatroda gezebilmek ve Ulu Cami’de namaza durmak çok ayrı olacaktır. Aslına bakarsanız Tunus ile ülkemiz arasında vize kolaylığı olduğundan seyahati kolay bir ülkedir. Gitmek isteyenlere duyurulur. Nasip olursa Tunus’a gitmeyi ben de çok isterim. Esen kalın.
*Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğrencisi