loader image

90’larda Çocuk Olmak

Size, tek katlı evlerdeki mutluluğu anlatacağım. Dışarıda oyun oynadığımız zamanları, o güzelim komşuluk ilişkilerini; samimiyeti, sevgiyi, sıcaklığı anlatacağım. Belki çok odalı sıcacık bir evimiz yoktu; ama bacası tüten, içinde sevgi barındıran bir ev vardı. Tuvaletin dışarıda olduğu; ama birliğin, beraberliğin de olduğu bir ev…

Korkarak tuvalete gitmenin, anne ne olur yanımda gel demenin sıcaklığı vardı. Dışarıda oyun oynarken zamanın nasıl geçtiğini bilmediğimiz, oyuna dalıp gittiğimiz bir zaman… Zorla eve getirmeye çalışan babalarımız, annelerimiz karşısında; anne baba ne olur yarım saat daha oynayayım, sözleri havalarda uçuşur, zamandan ödünç alınırdı. Bir sürü arkadaşım vardı benim, biri olmazsa diğerini çağırdığım, parklarda oynarken arkadaşlık kurduğum.

Merhaba benim adım Fulya; senin adın ne, birlikte oynayalım mı, arkadaş olalım mı diye tanıştığım arkadaşlarım. Kumdan, çamurdan pasta yapıp yapraklardan dolma yaptığım çocukluğum. Mahallede kaybolduğum, annemin beni herkese sorarak bulduğu çocukluğum. Babam, ağaçların arasında salıncak kurardı, kurduğu zaman benim hayallerim başlardı gökyüzüne uçmak gibi… Hızlı salla baba, derdim; gökyüzünü yakalayacağımı zannederek. Ağaçların arasında dalardım salıncağımla, saçlarım savrulurdu. Daha sonra ağaçların verdiği meyveleri yerdim dut, ceviz, iğde gibi… Kokusu bile huzur verirdi iğdenin.

Evlerde büyük televizyonumuz yoktu bizim; ama mutluluk oyunları oynanırdı o televizyonda. Kalabalıktık; sobamız tüter, tek bir odada otururduk. Şimdi televizyonlar büyüdü; ayrılığı, ihaneti oynar oldu. İnsanlar yalnız kaldı. Küçükken ekmeğe çikolata sürülmezdi, salça sürülürdü. Verdiği tat bambaşkaydı, şimdi ise yok oldu. Eskiden yardımlaşma, paylaşma vardı; komşuluk vardı, hal hatır sorulurdu, evlere oturmaya gidilirdi.

Biz çocuklar ise birlikte oyun oynamanın keyfini çıkartır, gitme zamanı geldiğinde ağlardık. Ne güzel tablo gözüküyor değil mi? Rengarenk o tablodan şimdi eser yok. Belki bilim, eğitim ilerledi; ama o sıcaklık samimiyet yok oldu. O kadar çok anlatılacak var ki; bitmez dolu dolu bir çocukluk. Size tavsiyem, geçmişteki zamanın ve şimdiki zamanın değerini bilin; çünkü değer verildikçe işlenir zaman.

 

Çocukluğum

 

Özlüyorum seni hiç yaşamamış gibi

Şekerden çikolatalarım

Uçan balonlarım var benim

Rengarenk uçurtmalar uçar gökyüzüne

Her biri göz kırpar hepimize

Köşe köşe bucaklar saklanır çocuklar

Bir, iki, üç, dedin mi hepsi çıkar ortaya

Özlüyorum, seni hiç yaşamamış gibi

Çamurdan pastalarım var benim

Hepsini süslerim çiçeklerle

Oyun vakti geldi mi

Koşuşurum bahçeye