loader image

Toprak Olayım  

Ayazı vurmuş Ankara’nın tenime,

Ve titremektedir ellerim.

Bir kış gecesi izlerken memur şehri,

Çok uzaklardadır sevdiğim.

 

Bir gözünden Dicle, bir gözünden Fırat akar,

Taşar yüreğim bu sevda seliyle.

Gözleri Karadeniz vadileri, yahut bucaksız gökyüzü,

Ardında karanlık ruhu barındıran.

 

Vatan kızı, Anadolu çocuğu,

Yüreği merhamete yuva olmuş güzellik,

Sen misin beni bırakan bu zemheri gecede?

Birkaç satır dizede ve bir tutam hecede.

 

Ellerin bir yığın kar misali,

Bıraksam kendimi metrelerce şefkate,

Sığar mı bu hasret kemiğe, ete,

Sözün var, zulmün timsali.

 

Saçların göremem bir ipek şal himayesinde,

Ellerin tutamam, gücüm yetmez, uzanamam.

Bir ipek ki imanın emsali,

Gel derim gelemem, sev desem ne haddime?

Git ve gel, otur karşıma, düş şu garip gönlüme!

 

Sen beni bilmezsin, seslensem aldırmaz, baş çevirir, gidersin,

Sevmek mekruh, şu han misali kalbime,

Seveceksen sen seveceksin,

Aşk düşecek bakir gönlüne.

 

Ki ne bulursun gelirsin bilmem,

Aşka bahane bulunmaz.

Süzül ve gel, koş, sigaram sönüyor.

Yanmasa tütün, ben yanacağım,

Yanmazsam farzdır, sonumuz ölüm.

 

Ölmeden gel, iki kelam dünyadan bahsedelim,

Sevelim ve nesiller yetiştirsin sevgimiz.

Ölelim ama yoktan yere değil, çarpışarak,

Bir mavzer kıyısında sırıtarak,

Son yüz senin olsun gördüğüm,

Kelamım “lâ” olsun uğrunda öldüğüm.

 

Herkese ve her şeye karşı, ne varsa dünyada senden gayrı,

Bir olayım, sen olayım, biz olayım.

Bilmezsin ama yaşanmaz sevdadan ayrı,

Sen gel yoksa toprak olayım.

 

*Bilkent Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğrencisi