loader image

Muhammes

 Gün savuşur kapımızdan, avlumuzdan kuşlar uçar

Derdini dökmek istesen kelimeler kalır nâçar

Gam dağında dert, yayanın bağrında çiçekler açar

Lale, sümbül, mor menekşe, kokusunu yâra saçar

Yar, bir yaraya dokunur, yüzlerce yarayı açar

 

Türkülere yaslanırsın, efkâr barometren çatlar

Sancı sancıyı emzirir, sancı sancıyı savatlar

Ateş topu kelimeler gelir, avurdunda patlar

Zamanında söylenmeyen söz, dil altında bayatlar

Gereksiz söylenen sözler, tutuşturmaz yanar geçer

 

Hangi yana dönsen gurbet, sıladaysa dost kalmadı

Gönül turna olmak ister, uçmaya mecal kalmadı

Sefa dünyayı turladı, bir kez bizimle kalmadı

Herkes dünyayı bölüştü, bize paydan pay kalmadı

Kendisinden başka bir yer bulabilse insan kaçar

 

Şifreli bir kasa gibi insanoğlunun kapısı

Numarası nasıl olur, var mı anahtar yapısı

Mezarda işe yaramaz, yalan dünyanın tapusu

Vefa artık size ömür, insan insanın kâbusu

Kendine kilit vuranın kapısını kimler açar

 

Su kesilir, toprak donar, bir daha karılmaz çamur

Yarın beze sarılırız, sırtımızda olsa samur

Ne kalem kaşımız kalır ne de gözlerimiz kömür

Her yolcu yoluna gider, Hay Hu ile geçer ömür

Ey Atmaca, bu toprağa konan elbet bir gün göçer