Gecenin pervasızlığı arasında kahkahalar atan meçhul saatleri
Gönül kırgınlığıyla seyrettim bomboştu elleri
Seni önemsemeyen gurursuz düşlerimin çektiği azap oldun yine sen
Umudun hançerini vurduğu kimsesiz, yapayalnız bir sürgün oldum aniden
Hecelere sığmayan iki heceydin, oysaki kelimelerle ifade edemediğim
Sırlar bahçesinde salınan rüzgârdın baktığımda kendimi kaybettiğim
Yaklaşan güz günlerinin turuncu perçemiydi sende bulduğum ilahi nefes
Eyledin ruhumun sancısını ebediyette, gök kubbede kafes
Gözyaşlarımdan dökülen yağmur damlaları olmuştu ilhamın aksettiği sarı duvarlar
Yokluğunsa aldırış etmeden gözlerime bir perde aralar
Beklemekten yoktu bir başka çaresi karanlıkta, aç ve susuz kalmış gözlerimin
Belki de uçsuz bucaksız bir periydin, sakin görünen bakışlarıma gizlediğim
Yaralı gönlümün örtülü kapılarını aralayacak dünyadaki tek faniydin
Oysa gelecek ümitlerime ıstırap veren intikam melekleriyle beraberdin
Attın gönlümün anahtarını, sükût ormanlarının kimselerce girilmemiş diyarlarına
Yüreğinden düşürdün gaip dargınlıklarının sözünü dinleyerek; acımasız ve kindarca
Tek bir yıldızım bile kalmadığı için geriye; unutmaya yüz tuttum ay yüzünde parçalanan kederlerimi
Kanattın gönlüme sıkılmış son kurşunları ve yokluğunun bana getirdiği sefil geceleri
Ardından mahkûmu oldum yıldırımlarda gürleyen nezaretlerinin
Çıkmadım hiç oralardan, kulak kesildim seslerine mazeretlerinin
Görmedim sen gömülüyken kara topraklarıma hiç gün yüzü
Peşinden koşup dil döktüğüm canan, insafsız bir güldü
Terk ettim zaif şehrimin cılız surlarında çınlayan gürültülü sensizlikleri ve
Rastladım gökyüzünde düşlerimle işlenmiş isminin yorgun, parıltılı harfine
Yitirdim kendi özgürlüğümü, semalarında bir uçurtma oldum aniden
Seni önemsemeyen gurursuz düşlerimin çektiği azap oldun yine sen
Sensizliğimin senliliğime dönüştüğü diyar-ı meçhulü
Demi demine hafızama kazıdım hiç gördün mü
Tek bir kelamın bile yutarken tüm benliğimi, sonbaharlarımı katleden şövalyeler öldü mü
Sonsuzluğa uzanıyor dizelerim, sensizliğim istila edince gönlümü