Çankaya Belediyesi, seçimlerden sonra Kızılay’da bulunan hizmet binasının içinde olduğu Sakarya Caddesini, çiçekçilerin ve balıkçıların olduğu o bölümleri, yaz boyunca yenileme çalışması yapmış ve de okulların açılışına neredeyse yetiştirmişti. O gündür bu gündür her geçtiğimde, tertemiz süpürüldüğünü görüyor, onca kalabalığa rağmen bugüne değin olmadığı kadar düzenli tutuluşuna seviniyordum.
Yine bir gün oradan geçerken, çiçeklerin arasına buruşturulup atılmış bir kese kâğıdı dikkatimi çekti. Şapkalı, fiyakalı giyinişime aldırmadan, havuzun yanından arka tarafına dolanıp geçtim. Banklarda oturan amcaların meraklı bakışlarına aldırmadan, onu oradan alarak hemen dibindeki çöp kutusuna attım.
“Bunu buraya atanlar, bu kutuları kullanmayı eninde sonunda öğrenecekler! “O zaman, daha çok toplarsınız hanım kızım!” dedi içlerinden birisi. “Bir kişi, iki kişi ile olacak iş değil!” Bunu söylerken o kadar üzgündü ki… “Hayır!” dedim, gülümseyerek. “İnanın çok toplayan var; çünkü temizlik imandan gelir!”
Peygamber Efendimizin bu tür hadisi şerifleri ile, medeni toplumların inşasında sonsuza dek geçerli formüller verdiğini görüyorum. Üzerlerinde düşününce neler buluyor insan. Meselâ başkalarının ayaklarına değmesin diye yerden bir taşı kaldırmak nasıl sevapsa, bilerek atmak da o kadar günahtır. İyi ve güzel şeylerin hepsi, biz insanlığın faydası içinse bizler neden kötü ve karanlığı seçelim ki?
Eve dönerken yol boyunca da yerleri süpüren belediye işçilerine teşekkür ettim. Kimisine, kolay gelsin dedim, kimine eline sağlık, dedim. Hep memnun oldular, gülerek karşılık verdiler. Bazen bir soda şişesini tutup çöpe götürdüm, bazen sigara izmaritlerini görünmez yerlere ittirdim. Hep merak etmişimdir! Bir mikrofonum olsa dershane önlerinde sigara üstüne sigara içen gençlere, meselâ sormak isterdim. İzmaritlerini az ötede sigara söndürme tablası olduğu halde neden yere attıklarını… Hani belki utanırlar. Belki söyleyen olmamıştır, bir daha yapmazlar.
Normal bir vatandaş olarak sormam, tepkilerini de çekebilir, yapamam; ama peşimde bir kamera olursa; gazeteci, haberci gibi, ciddi ciddi röportaj yapmak isterim ben bu çocuklarımızla. Gazeteler, araştırmacılar, anketörler yapsalar keşke bu araştırmayı, çok çarpıcı sonuçlar çıkacağına eminim!
Topluluğun içinde yere tüküren insanlar, evinde de öyle midir? Ya da her şeyi sokaklara atmamızın sebebi sosyolojik midir, psikolojik midir, nedir? Sorun sadece belediyenin yerleri süpüren onca temizlik görevlisinin devriyeler halinde sürekli çalışmasıyla hallolacak gibi değil! “Yerlere Tükürmeyin!” “Çevremizi Temiz Tutalım!” “Burası Hepimizin!” gibi uyarı tabelalarının sıklıkla görülen yerlere konulması da çare değil!
Çare bizlerde! Temizliğin imandan geldiğini; ama temiz tutmayınca da o imanın gideceğinin bilinciyle yetiştirdiğimiz nesillere, medeniyetin şehirli demek olduğunu; elinden, dilinden emin olunan kişilerce; ancak huzurlu bir dünyada yaşanabilineceğini bir an önce anlatmamız gerekir!