Değerler, toplumları şekillendiren ve bireyler arasında mutluluğu sağlayan, tutum ve davranışlara yön veren mekanizmalardır.[1] Bu mekanizma, yani değer anlayışı, kültürlerin kendilerine ait millî kimlik edinimini gerçekleştirir. Böylece o topluluğun benimsediği değerler, ait olduğu topluluğun simgesi haline gelerek, gelecek nesillere aktarılır.[2] “Bilgi” beyinse, “değer” kalptir[3] sözü, toplumu bir vücut olarak düşündüğümüzde, değerlerin ona hayat verdiğini anlatan bir tespittir.
Değerler, insan davranışları üzerinde oldukça büyük etkisi olan tutumlardır. Bu anlamda değer kazanımı, insan hayatı ve toplum düzeni açısından incelenmesi önemli konulardandır. Çocukluk dönemi, değerlerin kazanımında büyük önemi olan bir dönemdir. Ailede başlayan kazanım, genel itibari ile okulda devam etmektedir. Bu kazanımı olumlu ya da olumsuz etkileyen bir de çevre faktörü bulunmaktadır. Çevreyi oluşturan unsurlar oldukça fazladır. Kitle iletişim araçları da bu anlamda çocukluk dönemi kazanımlarını etkileyen faktörlerden biridir. Bu anlamda çocuğun kitle iletişim araçlarından öğrendiği bilgi, davranış ya da tutumlar, onun kazanımları açısından önemli görülmektedir.
Çocukların en kolay ulaşabildiği kitle iletişim aracı, televizyondur. Kontrolsüz kullanımı söz konusu olduğunda pek çok olumsuz davranışın öğrenilmesine yol açan televizyon, çok masum bir araç olarak görülmemelidir.[4] Televizyonlarda yayınlanan bazı programların, çocuklar üzerindeki olumsuz neticeleri bazı araştırmalarda ele alınarak sonuçlarda sebep olunan olumsuzluklar ortaya konulmaktadır.[5] Araştırmalar, çocukların televizyonda en çok izlediği programların, çizgi filmler olduğunu göstermektedir.[6] Çizgi filmlerin renkli dünyası, çocukları etkilemekte ve onların davranışına yön verebilmektedir. Gördükleri farklı çizgi film uygulamalarıyla bilgileri artan çocukların bilişsel/sosyal/ahlaki gelişimi her geçen gün şekillenmektedir. Bu nedenle çizgi filmlerin konusu, karakterlerin davranışları, çocukların davranış edinimi için oldukça önemlidir. Doğru kurgulanmış bir çizgi film, çocuğa pek çok olumlu davranış kazandırabileceği gibi, önemsenmeden yapılan bir çizgi film, çocukta olumsuz davranışlara sebep olabilmektedir.[7]
Çizgi Filmler Zannettiğimiz Kadar Masum mu?
Çocuk seyircinin televizyonlarda en fazla izlediği ve sevdiği program, çizgi filmler olarak ifade edilmektedir.[8] Çizgi filmler aynı zamanda, başka bir araştırmaya göre, çocukların televizyonda en çok görmek istedikleri programlardır.
Günümüz çocuklarının okul dışındaki vaktinin büyük bir kısmı, televizyon karşısında geçmekte ve en çok izledikleri program olan çizgi filmler ise, bu durumu değer aktarımı konusunda bir avantaj haline getirmek de biz büyüklerin üzerine düşen en önemli görevdir. Son yirmi yılda, ülkemiz yerli çizgi film yapımında ilerlemeye başlayarak, yerli çizgi film kanalları ile çocukların dünyasına merhaba, demiştir. 2000’li yılların başında (biraz geç de olsa) hayat bulan yerli karakterler ve yapımların pek çoğu, izleyiciden olumlu dönütler alarak, çocukların hayatlarında, millî, manevi değerlerin aktarımında pay sahibi olmuştur. 90’lı yıllarda, çok kanallı hayata geçen ülkemizin yeme alışkanlıklarından, kıyafet seçimine, oyuncak üretiminden, her türlü tüketim alanına kadar etkisi olan yabancı menşeili çizgi filmler, maalesef pek çok olumsuzluğa sebep olmuştur. Marka kıyafetler, manken bebekler ve o bebeklere benzeme isteği, kültürümüze ait olmayan (pizza, hamburger, şekerleme…) fazla tüketimi zararlı olan hazır yiyecekler, sempatik şiddet unsurları, batıl inançlar ve daha pek çok araştırmaya konu olan olumsuz değerler hayatımıza masum(!) çizgi filmlerle girmiştir.
Çocuklarımızı elbette çizgi film dünyasından tamamen soyutlamak zorunda değiliz. Ancak izletmeden önce o çizgi filmi araştırmamız, en azından birkaç bölümü birlikte izlememiz, çocuğumuzun gelişimini olumsuz yönde etkileyecek ayrıntıları fark etmemize yardımcı olacaktır. Zira bazı çizgi filmler, maalesef 7+ vb. uyarılarla veriliyorken çoğu ebeveyn buna dikkat etmemekte, çocuğun ruhunda ve beyninde kalıcı izler bırakabilecek bu yapıtlarla erken yaşta çocuklarını tanıştırmakta.
Yerli yapımlarda ise durum oldukça farklıdır. Pek çok yerli yapım, gelenek görenek ve kültürümüze uygun davranış örnekleri sunmakta, bu yönleri ile desteklenmeyi hak etmektedir. Ayrıca salgın hastalık dolayısı ile çoğunu evde geçirdiğimiz vaktin, avantaj haline getirilerek, doyumsuz aile sohbetleri ile renklenmesi de biz ebeveynlerin elindedir.
Çocukluğumuzun masum yapıtları olarak gördüğümüz çizgi filmlerin gücünü küçümsemeyelim, çocuklarımızın üzerindeki koruyuculuğumuzu elimizden geldiğince gösterelim. Eğer dikkatimizi bu anlamda geliştirmezsek, bizim türkümüzden, bizim ülkümüzden, bizim ahlakımızdan uzak nesiller ortaya çıkacak.
[1] Ahmet N. Serinsu, “Bizi Biz Yapan Değerlerimiz ve Hayatı Anlamlandırmadaki Rolü, Üçüncü Bine Girerken Türkiye”, Kutlu Doğum Sempozyumu, Ankara: TDV Yayınları, 1999, s.38.
[2] Ziya Gökalp, Terbiyenin Sosyal ve Kültürel Temelleri, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1992, s.28.
[3] Kadir Ulusoy, Farklı Yönleriyle Değerler Eğitimi, Ankara: Pegem Akademi, 2016, s.16.
[4] Kubilay Yazıcı, “Medya ve Değerler” Farklı Yönleriyle Değerler Eğitimi, Edit. Refik Turan, Kadir Ulusoy, Ankara: Pegem Akademi Yayınları, 2016, s.151.
[5] Yazıcı, a.g.e., s.154.
[6] https://www.rtuk.gov.tr/assets/Icerik/AltSiteler/ilkogretim-cagindaki-cocuklarin-televizyon-izleme-aliskanliklari-arastirmasi0053-2.pdf (erişim tarihi: 19/03/2018).
[7] Bilal Yorulmaz, Sinema ve Din Eğitimi, İstanbul: DEM Yayınları, 2016, s.119.
[8] Metin İnce, Çizgi Filmlerin 6-18 Yaş Grubu Bireylerin Yaşantılarında Yeri Ve Önemi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1991, s.91.