loader image

Peygamber Ocağından Kalanlar

Son bir defa daha

Geriye dönüp bakışlar bilirim

Kışla kapılarında

Özgürlüğe son bakış sanki

Yüreklerde bir tedirginlik, bir ince korku

Acemi oğlanlar ocağı nihayetinde

 

Daha ilk günden yeşile bürünen

Yeşil giyip apak görünen

Gencecik yürekler bilirim

Vatan için atan

Gerekirse seve seve

Vatan için son kez atan

Yürekler bilirim mangal gibi

 

Hayatında hiç bağırmadığı kadar

Bağıran, gırtlağını yırtan

Son nefesmişçesine haykıran

Evlatlar bilirim “Yemin Törenleri”nde

Toprağa vurgun, bayrağa sevdalı

Evlatlar bilirim böyle

 

Soğuk ranza demirleri

İçini ürpertir adamın

Bir türlü sabah olmayı bilmez

Oysa beden yorgun,  gözler dalgın

Kim bilir akıllarda ne var

Ana baba belki de yar

Ah vefasız yar

 

Uykusuz geceler bilirim

Alaca şafaklara kadar

Gözünü gözüne vurmamış

An kadar içi geçmiş belki

Sonra bir yırtıcı nara

“Koğuş kalk!”

Bine bölünür saniyelik uyku

 

Sonra içtimalar bilirim, iyi bilirim hatta

Uzadıkça uzar

Zihinlerde aynı masum istek

Gelse komutan, bir an önce ne var

Bilmiyor ki daha gece yarısı

Tören alanında devriye nöbeti var

 

 

 

 

Ranza aralarında, terhisçilerden kalma

Banyo havlularının üstünde

Kaçak göçek, gizli saklı

Kıran kırana çekişmeli

Batak oyunları bilirim daha

Kağıt iki el iyi geldi mi

Maraşlının leitmotifi naralanır koğuşta

“Biz bu oyunu Las Vegas’ta manitalarla oynuyorduk”

Vanlı Çavuş kahkahayı basar

Hani nerde kaldı çaylar

Ve en çok da kaçak cigaralar

Ses tellerine tehdit, akciğere meftun

 

Gözler bilirim asker ocağında

Çoğu zaman uzaklara dalan

Gece nöbetlerinde sessizce ağlayan

Kim bilir kimlerin hasretiyle yanan

Ağlayamayıp için için göğünen özler bilirim daha

Hele bir de yavrusuna hasretse yürekler

Kim bilir herkesin kaç milyon katı özler

Ciğeri dağlayan sözler bilirim sonra

Hasret dolu, özlem dolu

Söyleyenin gözlerine kan oturur

Bir de dinleyenin

 

Bir de üç-beş nöbetleri bilirim

-Sabah ezanlarına müşahit-

Vatanı beklerken tutulan

Şafağı beklerken tutulan

Soğuk kış gecelerinde

Nefesi üşür adamın

Titrek sesinde bir türkü garibin

“Ölüm Allah’ın emri de

Şu ayrılık olmasaydı”

Günler bilirim asker ocağında

Gecesi uzun gündüzü uzun

Akşamı geç sabahı geç

Günler, asker ocağında

Uzar yüzyıl olur

Şafak atmak bilmez

Bin nazla doğan güneş batmak bilmez

 

Acılar bilirim daha

Ansızın gelen kara haberler

Dağ gibi adamı yerle yeksan eder

Peygamber ocağında kara haber

İnanın ölümden daha beter

Malatyalı Erdem gözümün önünden geçer

Ah olmaz olasın acı haber

Olmaz olasın

 

Sevinçler bilirim sonra

Bir kutlu muştu

Deli Çavuş baba oldu

Uçak bileti hazır

Sarılmalar, kutlamalar

Askerliğin hatırasını yüreklere kazır

 

Hasretle yanan yürekler bilirim en çok da

Gelirken yavrusunun

Dönerken yavrularının

Hasretiyle yanan yürekler bilirim

Bir acı türkü olur özlemler

Ayazdan çatlamış kavrulmuş dudaklarda

 

Tüm bunlardan öte

Hepsinden öte

Anadan, gardaştan ve yardan öte

Al bayrak bilirim gölgesine sığındığım

Ak toprak bilirim sinesinde avunduğum

Bir de vatan bilirim

Canandan, candan özge

Gözümü bile kırpmadan seve seve

Ilık kanımla toprağını sulayacağım

Vatan bilirim vatan

Türk’ün vatanı