loader image

Merhum Hikayeci – Yazar Mehmet Ali Taşçı

Merhum M. Ali Taşçı üstadımın hikâyeleriyle 1976 yılında tanıştım. O dönemin en çok okunan aylık kültür- sanat dergilerinden Pınar’da yazıyordu. Pınar’da deneme, hikâye, inceleme, araştırma ve kitap tanıtma yazılarını okuduğum, ilgiyle izlediğim, bu sayıda acaba hangi konuda yazmış diye meraklandığım M. Akif Ak, Mustafa Aydın, Yetkin Dilek, Mehmet Taşdiken, Mehmet Nuri Doğan, Necati Aykan, Veli Şirin… gibi ilgiyle izlediğim usta yazar ve hikâyecilerdendi, merhum M. Ali Taşçı üstadım.
Bendeniz gibi bir endüstri meslek lisesi öğrencisinin ilgisini okumaya, yazmaya, hikâyeye yönelten, nadir yazarlardan, kültür ve sanat adamlarındandı, merhum. Kendisi gibi çok usta bir hikâye yazarı bildiğimiz, merhumun yazdığı Pınar dergisinde hikâyelerini ilgiyle okuduğumuz Mehmet Taşdiken ustanın dediği gibi “ Kendisine has bir anlatımı, yine özel bir konu seçimi ve detay anlayışı vardı. Kullandığı dili, zengin Anadolu Türkçesi idi.” Türkçe onun kaleminden insanı etkileyen, hislendiren, düşündüren, geleneksel değerlerimize doğru yürümemizi öğütleyen, sıcak, sımsıcak hikâyeler şeklinde önce Pınar sayfalarına, sonra gönüllerimize doğru şahlanıyordu. Sözlüklere bakmadan anlayabildiğimiz temiz Türkçesi, Anadolu insanının yaşayışını, düşünme biçimini, çeşitli durumlardaki tepkilerini, iyi niyetini, fedakârlığını, ahlakını, yardımseverliğini o zamana değin örneğine fazla rastlamadığımız bir üslup ile anlatıyor, okuyucuyu bütün samimiyetiyle kucaklıyordu.
Daha sonra günlük Bayrak gazetesinde Söz Temsili isimli köşesinde yazdığı zekâ ürünü, düşündüren, okuyucuyu tebessüme doyuran yazılarında da gördüğüm bu samimiyeti, konuya hâkimiyeti ve anlatmak istediğini lafı uzatmadan en güzel bir şekilde anlatabilme kabiliyeti, onun bir başka güzel özelliğiydi.
M. Akif Ak üstadımın cümleleriyle “Yörük Türkmen geleneğindeki geleneksel hikâye-masal anlatıcılığını bilenlerin daha doğru anlayacağına inandığım Merhum M. Ali Taşçı üstadımın hikâyeciliğinin üslup, teknik ve muhtevasını değerlendirmek, hikâyeciliğinin kendinden başkasına benzemeyen özelliklerini bilmek, anlamak, genç hikâyecileri ileri ufuklara, çok kıymetli hikâyelerle bezenmiş eserlere ulaştıracaktır diye düşünüyorum.
10 Haziran 1985 yılında İstanbul’da Rahmet-i Rahman’a kavuşan, yüzde yüz yerli ve millî düşünüp yine yüzde yüz yerli ve millî konularda yazan hikâyecimiz merhum M. Ali Taşçı üstadımı, bu kısa yazı vesilesiyle bir kere daha anıyor, kendisine yüce Allah’tan rahmet ve Cennet diliyorum.
NOT: Merhum M. Ali Taşçı üstadın teferruatlı bir biyografisini okumayı düşünenler, değerli Yazar İhsan Işık usta tarafından hazırlanan “Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi”nin 2009 yılında okuyucuya ulaşan 2. baskısına bakabilirler.