loader image

Umut*

Aksilikler üst üste geldi. Moralim bozuldu, sebep olanlara kızdım. Zaten zordu yaşamak. İnsanlarla uğraşmak çok zor. Yabancıları bırak, dostlar bile sık sık şaşırtıyor beni, üzüyor, kırıyor. Yaşım da geçiyor. Artık birçok şey için çok geç. Geriye dönmek, bir şeyleri değiştirmek imkânsız. Yeniden başlamaya da cesaretim yok. Kızgındım, bir de baktım üzülmeye başlamışım. Çok üzgünüm, çok! Sanki dünyanın en dertlisi benim. Düşündükçe daha da üzülüyorum. Of ki of!

Tam evden çıkmak üzereyim, televizyona takıldı gözlerim. Çocukları kendisini terk etmiş yaşlı bir çift, köyde tek başlarına yaşıyorlar. Belleri bükük, yüzleri yorgun, bakışları derin, gülümsemeleri acıklı. Evleri, köyleri de yoksul mu yoksul. Görüntülerin eşliğinde, söz başlayınca azalan, söz bitince yükselen bir müzik var. Artık kimse, nasıl vuruyor bağlamanın tellerine. Sanki tellere değil de bağrıma vuruyor. Oldum olası böyle müzikler avucuna alır beni, yüreğimi ezer. Yine öyle oldu. Birden bire peydahlanan bir hüzün usul usul yayıldı içime, damarlarıma, hücrelerime, her yanıma. Boğazıma bir ağıt çöktü, gözlerim nemlendi. Bıraksam akacak hemen. Hanım, çocuklar girip çıkıyor. Fark etmesinler istiyorum. Şimdi bir de onlara anlatmak zorunda kalmayayım.

Reklam girdi araya, o halde iken sanki elektrik çarpmış gibi oldum. Ah şu kapitalizm, en olmayacak yerde suratına tokat yemiş gibi yapıyor insanı. Kalkıp evden çıktım.

Yağmur yağıyor. Mevsimin ilk yağmuru galiba. Bir yaz daha geride kaldı, önümüz kış. Bir mevsim daha geçip gitti ömrümden. Bir dahaki yazı görebilecek miyim? Ben de kalkmış nelere kızıyorum. Olacak iş mi? Boş ver. Dünya fani. Dert çok, dertli insan çok. Şimdi dünyanın, ülkenin, şehrin kim bilir nerelerinde ne acılar yaşanıyor. Dışım soğuk, içim sıcacık. Yağmur düştü yanaklarıma, ağlamaya mı başladım?

Otobüs çok kalabalık. Kadın erkek, yaşlı genç herkes kendi halinde. Kimse kimsenin derdini bilmiyor. Ben de kimselerin umurunda değilim. Nasılsa bir genç yer verdi bana. “Buyur amca!” Evet yaşlandım artık. Yer de veriyorlar, amca da diyorlar. Başımı cama dayadım, kimseler görmez yüzümü. Evet, bu sefer kesin ağlıyorum.

Yol uzadı, ben hüznün derinlerine daldım. Birazdan odamda olacağım. Acele bir işim yok. Canım da bir şey yapmak istemiyor zaten. Tam şiirlik bir hava. Mısralar dolanıp duruyor başımda. Sonbahar, yağmur, düşen, sürüklenen yapraklar, biten mevsim, geçen ömür, yaşlılık, acizlik ve durmadan başa dönüp çalan deminki müzik. Varınca kahvemi doldurup bilgisayarın başına geçmeliyim. İnşallah kimseler gelmez. Kapıyı kilitlesem mi yoksa! Bu havayı yakalayamam kolay kolay. Yazmasam kaybolup gider bu uçuşan mısralar.

İndim, yağmur iyice hızlanmış. Ben de hızlı hızlı yürüdüm. Karşıya geçerken az kalsın bir arabanın altında kalacaktım. Şoför camı açıp söylendi, belki de küfretti. Aldırmadım. Binadan içeriye girinceye kadar iyice ıslandım. Biraz da üşüdüm. Elektrik gitmiş. Azıcık yağmurda gider hep, niyedir bilmem. Jenaratör çalışıyor, odama çok yakın olduğu için kafam şişer artık gürültüden.

Önce saçlarımı kurulayıp taradım. Bilgisayarın düğmesine bastım. Sonra kahvemi doldurdum. Sanki her şey hazır da arka arkaya sıralayacağım mısraları. Birden bire fark ettim ki kafamda hiçbir şey yok. Yol boyunca düşündüğüm kelimeler, cümleler çarpık çurpuk, hiçbiri hoşuma gitmedi.

Şöyle bir geriye yaslanıp kafamı toparlayayım dedim. Arka arkaya bir iki yudum kahve içtim. Tadı pek güzeldi. Üşümem geçmişti, tatlı bir rehavet çökmüştü içime. Elektrik geldi, gürültü kesildi. “Canım sağ” dedim. “Karnım tok. Çok şükür. İşim var. Akşam iş çıkışı gideceğim evim var. Eşim var, oğlum var, kızım var. Elhamdülillah! Yaşlıymışım! Derde bak! Neydi Allah aşkına şu sabahtan beri dertlendiğim şeyler? Hâlâ akıllanmadım, çocuk gibiyim.”

Bardağı bırakıp parmaklarımı bilgisayarın tuşlarının üzerine koydum. Güya sonbaharı, yağmuru, sarı yaprakları, hüznü, gözyaşını yazacaktım. “U” harfine gitti sağ işaret parmağım, sonra “m”, sonra yeniden “u” ve sol işaret parmağımla “t”. “Umut” oldu şiirin adı. Sonra nereden nasıl döküldü mısralar bilmiyorum:

“Ben hep umuttan yana koydum tercihimi

Umut sözünü sevdim

Umut ismini sevdim”

Devam edip gitti…

*Yazarın “İnsanca” Adlı Kitabından