Gecenin ıssızında, yüreğinin soğuğunda oturmuşum,
Uzaktan gelir şehrin titrek alevleri.
Küskün yüreğe konmak çetinse eğer bu kadar,
Kalmaya kim bilir, ne prangalar gerekir.
Kimsin, nesin nedir seni yüreğe düşüren vakıf değilim,
Ama bilirim, severim ve gönül tahtımda ol isterim.
Cigaram kadar sadık, ayakkabım kadar yoldaş,
Fularım gibi sarmak varken boynumu,
Darağacı olursun, aşksız zemheri gecelerinde.
Ve bir çocuk sarılır boynuma, yüreği kenetlenmiş ellerinde,
Bir feryat yankılanır yüreğimin dipsiz ve kuru kuyularından.
Bir gün düşersem kendi kuyuma,
Bilirim sanığı yoktur bu sevda işinin,
Ağzın kan olmuş, yürek akar arasından bir kurt dişinin.
Kurdunu kuzusunu bilmem hepsi candır vesselam,
Dil döksem ne çıkar aldırmaz gözyaşın ya da kelam.
Görmeyen yüreğe yıldız yaksan ne çıkar,
Âşık gönlü ne perde ne mezar taşı tutar.
Maşuklar ya toprakta ya ırakta durmuşsa,
İflah etmez bizleri arş-ı âlem yok olsa.
*Bilkent Üniversitesi Elektrik – Elektronik Mühendisliği Öğrencisi