İlkokulumu çocuksuzluğumla yaşadım
Benim hiç oyuncağım olmadı
İnşaat tahtalarından yaptığım
Paslı çivilerle kenetlenmiş arabamla
Şehirlerimi gezdim
Kalem alacak param yoktu
Ders bitiminde sınıfta unutulmuş
Kalem parçalarını toplardım
Ama, ama hiç kimsenin kalemini çalmadım
Çocukluğumu unutup
Fırın önünde yeni çıkmış ekmeklerin
O nefis kokusunu hiçbir ücret ödemeden
Ciğerlerimin en ücra köşesine saklardım
Çünkü, ekmek alacak param yoktu
Benim hiç 23 Nisanlarım olmadı
Elimde kağıt bayrak sallayamadım
Çocukluğumun gençlik çağında
Yüreğimi bayrağın rengine boyadım
Hatırlarım da öğle aralarında
En ücra yerlere kaçardım
Kuru ekmekle anamın hazırladığı
Bir topak peyniri yemek için
Üzerine içtiğim bir bardak su ile
Akşamı dört gözle beklerdim
Sıcak çorbanın umuduyla
Ama hayatı seviyordum
Sonu gelmiş hayalleri toplardım
Minibüs koltuklarında unutulmuş
Bir ihtimal yarını beklerdim
Rüyasızlığa daldığım her uykuda
Sevda bu ya, çocuksuzluğumu unuturdum
Okul bahçesinde gönlümce koşardım
İlk ayakkabımı hatırlarım
Siyah ve tokalı
Bir bayram sabahının ilk ışıklarını
Ayakkabılarımda yakaladım
Kıyamadım giymeye, çocukluğuma kıyamadığım gibi
Bir sabah çocukluğumu yitirdim
Çok ağladım ama dönmedi
Gözyaşlarımda bir tomurcuk patladı
Son defa ağladığımda gençliğim yoktu
Onu da bir nisan yağmuruyla
Sevdasız sevgililerin son sözlerinde kaybettim
Üniversite yıllarımı
Hocamızın “Hoş geldiniz” sözüne feda ettim
Miting alanlarında sloganlarla boğuldum
Gölgesiz insanların demeçlerinde düşüncelerimi yitirdim
Hasret kalınan babayı bankamatik sıralarında yad ettim
Gözleme kokan anamı
Aç yattığım gecelerde hatırladım
Ama sonuçta yine de yaşadım
Yaşanmayan her saniyede