loader image

Hayat ve Kelam

Hayat ve Kelam

I

Gel demek mi, ekmek mi? Oysa darası var kapların

Bilmediğin menzillere doğru yürürken ayakların

Ne hikmetse, hikmete uyarlı saatler durdu; kudurdu para

Yara kabuk olmadan merheme durmaz; buyurmaz gökler

Bebekler bile bir gün siğim siğim ağlamayı bekleyecekler

Anneler: Cümle ipleri, cümle dualarla geleceğe ekleyecekler

İçlerinde biriktirdikleri Ali’yi, kentlere kaptırmadan şairler

Dağıttılar şehrin çocuklarına ve sevindi Mushaf eri çocuklar

 

Kâğıt paralar yakar şehrin delileri; rengârenk kâğıt paralar

Naralar duyulur beyninde, âdemin arşa yükselen naralar

Sular akar, söğüdün yeşili serinletir dervişleri; onlara yol helâl

Melâl denizinde yolcular, katıldılar çığlıklarına denizlerin

Sizin hangi dağlarda çığlığınız var? Hangi denizdeki çığlık sizin

 

Hâlâ çağrıya uyarlıysa adımları, yolcuların ve karıncaların

Cezbe içinde belirir hedefleri, alın hizasında ansızın

Kızların ve yıldızların şarkısına meftun bebekler

Göklere ve yıldızlara ve aya bakarak annelerini bekler

Hazırlansın nineler ve kuşlar ve çiçekler ve gök ekinler

Anneler ile bebekleri topladıkları yıldızlarla gelecekler

 

Kitaba ve çaya doymadan göğe baktı şairler bir daha

Dehâ gerekmez acı türküleri emzirmek için dehâ

Kayboldu bulutlar; kalem ve kâğıt ve kitap sustu ansızın

Sızım sızım sızladı aynalar, mısraların koynunda

Boynunda asılı cüzleriyle yürüdü tarihin çocukları

Boncukları kıskandı tespihler, yollara dizilmiş boncukları

 

Kentlerde olacaklar için kim suçlar şairleri ve maliyecileri

Dilencileri bile tutmuş yakasından o yüksek binalar

Onlar ki kitapları, sanal kitaplarıyla sınarlar, sınayacaklar

İşte kitaplara posta koyan dev bu, bekliyor çatmış kaşlarını

Gencecik insanlar haykıramadan ölecekler mi göklere aşklarını

 

II

Ay saçlarını tararken gördü olanları, yıldız bileklerinde süs kızların

Ayak sesleri duyulur âdemin içinden, gönlüne doğru gider yol

Tufan geldi gelecekse yap hazırlığını; tufanın Nuh’u sen ol

Ey İstanbul! İçinde akça kuşların olduğu bir masal oku yetimlere

Sonra okunan hatimlere şahitlik etsin ulu Eyüp Sultan

Gülücükler saçsın âleme kuşlar; rahmet öpsün anlımızdan

 

Buyurdu sahibi zamanın: ezanın takibi başka, namaz başka

Aldı selamı dervişler yüreklerinde binlerce tazim

Aşka doğru eğildi âdem: Sübhâne rabbiyelazîm

Ya Rab senden gelen her şey lütûftur bana, razıyım

Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâhil Aliyyül Azîym

 

Küçüktü, büyüdü, sonra aşkı bekledi âşık Medine

Bir şairin rüyasına girince, ansızın geldi kendine

Vecdine vecd geldi, yolcular kendisine yürüyünce

Kuşlar bulutlarla havalandı birden dağlar irkildi

İnce, ipince bir tel titredi derinden ve insan bildi

 

Ayet ayet okundu aşkın tarihi, yeniden okundu

Âdemin alnına dokundu aşk; bir daha dokundu

Koydu başını huzura: “Sübhane rabbiyel a’lâ”

Ey gönlümün aşk şelalesi! Çağla şimdi, durma çağla

Âşıklara yol olsun cezben, ser gönül yollarına, yan ağla

İşte yana yana aradığın kapı, şimdi o kapıya dayan ağla

Doya doya iç şimdi bu çeşmeden, susuzluğuna kan ağla

Dost kervanında yol göründü sana, sonsuzluğuna uyan ağla

 

Ey yar! Ne bahtiyarlıktır cümle ateşlerle yüreğini dağlamak

Ya Rab! Ne büyük bir şifadır sevinçle göklere bakıp ağlamak