Dermân arardım derdim, derdim bana dermân imiş
Bürhân sorardım aslıma, aslım bana bürhân imiş (Niyazi-i Mısrî)
Allah; insana akıl, irade ve vicdan programını yükleyerek ve diğer canlılardan farklı kılarak onu mükellef tutmuştur. Hiç şüphesiz, bu mükellefiyet insanoğlunun bir sınava tabi olacağını da beraberinde getirmiştir.
Geçici olarak bulunduğumuz bu dünyada herkes sınavdadır. Kimi zenginlikle, kimi fakirlikle, kimi ilimle, kimi makamla, kimi sağlıkla kimi de hastalıkla sınanır. Kimi güzelliği ile kimi de bedenindeki özürle. Bunları çoğaltabiliriz; ama değişmeyen ilâhî yasa, akıl-baliğ (ergen) olanların dünya hayatının hiçbir anında ilâhî sınavın dışında olmayacağı gerçeğidir. Bu sınavın sözcüsü de gözcüsü de her şeyi bilen, her şeyi gören, her şeyi işiten yüce Rabbimiz Allah’tır.
“Her can ölümü tadacaktır. Bir imtihan olarak sizi hayır ile de şer ile de sınıyoruz ve (sonunda hepiniz mutlaka) bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya 21/35)
Bu ilâhî sınavda sınav türü bellidir. O da bize sayısız ve sınırsız verilen nimetler mukabilinde Allah’a hakkıyla kul olmak ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamaktır. İşte hayat, kainat ve imtihan için yol aydınlığı hakikatler:
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zâriyat 51/56)
“Gerçek şu ki, biz insanı katışık bir nutfeden (erkek ve kadının dölünden) yarattık; onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık.” (İnsan 76/2)
“İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!” (Kıyâme 75/36)
“De ki: Bana, sadece Allah’a kulluk etmem ve O’na ortak koşmamam emrolundu. Ben yalnız O’na çağırıyorum ve dönüş de yalnız O’nadır” (Ra’d 13/36)
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun; çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Haşr 59/18)
Hiçbir peygamber yoktur ki imtihandan geçmemiş olsun. Zaten Allah’ın elçisi olmak, başlı başına bir sorumluluğu ve sınavı gerektirmiştir. Allah, şöyle buyuruyor: “Yemin olsun, kendilerine elçi gönderilenleri muhakkak hesaba çekeceğiz; gönderilen elçileri de mutlaka hesaba çekeceğiz.” (Araf Suresi7/6)
Kimi Elçiler, kavmi tarafından hüsn-ü kabul görmeyip yalanlanmış, alay edilmiş, hakaret ve işkencelere mâruz kalmış; Davut ve Süleyman gibi kimisine bol nimetler verilmiş; Eyyub gibi kimisini de sıkıntı ve ıstıraplarla imtihan edilmiştir.
Allah, “Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler, sizin başınıza gelmeden Cennet’e girivereceğinizi mi sandınız?” diye uyarıyor.
“Resulüm! Senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Onlar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler. Nihayet yardımımız onlara yetişti.” (En’am 6/34)
…
Unutmayalım! Hayatımız sınavımızdır, sınavımız hayatımızdır.