Evladım, Ciğer Yarımsın
Aramak mı gerek, sormak mı?
Düşünmek mi gerek, yoksa düşünmemek mi?
En iyisi, akıldan çıkarmak mı acaba?
Hiç tanımamış, bilmemiş gibi yokluğa gömüp hiç saymak mı?
Ne yaparsan yap be evladım!
Sen yine benimsin, parçamsın, canımsın;
Kanımsın, evladımsın, ciğer yarımsın…
Eskidik biliyorum, çok eskidik,
Yaşımız da eskidi başımız da…
Aklımız da, evet aklımız da eskidi.
Artık kolay kolay hatırlayamıyoruz yapacağımız şeyleri,
Hatta unutuyoruz besbelli…
Ama, ama iki şeyi unutmuyorum be evladım; unutamıyorum:
Bir, doğduğun günü,
O gün yaşadığım sevinci…
Ağlamıştım biliyor musun, hem de hüngür hüngür…
Erkekler ağlamaz derler ya, ağlarmış be evladım!
Gururla ağladım.
Baba olmak buymuş dedim, kendi kendime.
Sevinçliydim, sevinçle ağladım.
Hâlâ gözlerim dolar o anı hatırladıkça.
İki şeyi unutamıyorum dedim ya, ikincisi neydi yahu?
Unuttum…
Şaka şaka, unutmam, unutamam:
İki, artık bunadın be baba, yarın ilk iş,
Seni huzur evine götürmek dediğin günü,
O gün yaşadığım hüznü…
Ağlamıştım biliyor musun, hem de hüngür hüngür…
Erkekler ağlamaz derler ya, ağlarmış be evladım!
Nerede yanlış yaptım, dedim kendi kendime,
Hâlâ gözlerim dolar o anı hatırladıkça.
İki şeyi unutamıyorum,
Bir, doğduğun günü; bir de buraya geldiğim günü…
Seni üzmek, keyfini kaçırmak için değil sözlerim.
Aman, benim için rahatını bozma!
Aman, gözüne duman bile kaçmasın!
Yalnız, şey diyordum be evladım!
Orada arkadaş edinirsin diyeydin,
Canın sıkılmaz, yalnız kalmazsın diyeydin de, bunadın demeyeydin!
Yaşlılık işte, insan alınıveriyor çabucak.
Sen yine de,
Bakma kusuruma evladım!
Kal sağlıcakla!