Bu tanım, ilk kez 2011 yılında sosyolog David Finkelhor tarafından kullanılmış. “Çocuklara Karşı İşlenen Suçlar Araştırma Merkezi” dergisinde yayımlanan makalesinde gençlik anlamına gelen juvenile ve abartılı gurur, kuşku, güvensizlik, bencillik ve bazen hezeyanı ifade eden paranoya sözlüklerini birleştirerek çağlar boyu hiç değişmeden süregelen toplumsal bir durumu tanımlamış. Peki, neyi anlatır bu terim? Bir yaşlı neslin kendisinden sonra gelen nesle karşı duyduğu korku-güvensizlik. Kısacası, “Ne olacak bu gençliğin hali?” “Aah ah! Biz böyle miydik gençken mirim?” laflarının sosyoloji terminolojisindeki bilimsel karşılığıdır.
- yüzyıl İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden, kitaplarında dünyayı belleksiz ve muhalefetsiz bir toplum tehlikesine karşı uyaran George Orwell, bir yazısında, bu konudaki görüşlerini “Her nesil, kendisinin bir önceki nesilden daha zeki ve bir sonraki nesilden de daha akıllı olduğunu tasavvur eder.” diye belirtir. Juvenoianın elbette pek çok sebebi var; ama temel sorun, erişkin ve ergen beyni arasındaki önemli nörobiyolojik farklılıklar ve ne yazık ki yaşlıların ergenliklerini unutmaları.
Eğer yaşlılar ergenlik dönemlerindeki o muhteşem beyin işlevlerini hatırlayabilselerdi, kuşak çatışmaları olmaz, toplum çok daha verimli ve huzurlu olurdu. Ergenlik – gençlik dönemi değişimleri, sadece bedenle sınırlı kalmaz ve beyinde de pek çok değişim gerçekleşir. Ergenlerin beynindeki “risk analizi yapabilme”, “seçenekleri değerlendirme”, “geleceğe yönelik doğru kararlar alma” ve “duygu kontrolü”nden sorumlu prefrontal bölge ile tamamen duyguların yer aldığı limbik bölgelerden, ilk gelişeni limbik bölgedir; İşte tam da bu nedenle gençler bu dönemde duygularını en üst seviyede yaşarlar, sonuçlarını düşünmeden kolayca risk alabilirler. Ve beynin ödül merkezinin en duyarlı olduğu dönem… Ucunda bir ödül var ise öğrenme hızlanıyor. Muhteşem bir özellik! Ancak aynı zamanda da risk: Bağımlılık.
Tüm bu tabii nörobiyolojik özellikler yetişkinlerin anlamlandıramadığı pek çok gençlik davranışının temelini oluşturur. Ancak yine bu özellikler gençleri bağımsız olma, risk alma ve keşfetmeye sevk ederek, kendilerini koruyan bir aile dışında da hayatlarını sürdürebilme kabiliyetini kazanmaları için gereklidir. Var olma, ayakları üstünde durabilme, kendisi olma dönüşümü kısacası. Unutulsa da her yetişkinin daha önceleri yaşadığı gibi…
Gençliğin bu dönemdeki müthiş enerji dolu beyin gücünün insanlığı aydınlatabilecek muhteşem bir potansiyel olduğunu bilerek, yetişkinler bir an önce “juvenoia”dan kurtulup, gençliğe güven duymalı ve sabırla tecrübelerini onlara sunmalıdır.
Eee tabii, gençlere de iş düşüyor. Şimdi tam sırası. Bugün hiç hoşunuza gitmeyen (haklı olarak) juvenoianın bir gün size de bulaşma riskine karşı,önlemlerinizi almaya başlayın: Öğrenmenin temelinde merak ve hata yapmak olduğunu bilerek ve hata yapmaktan korkmadan yeni şeyler öğrenin. Sıra dışı… Mesela ağız kopuzu, kahon, dutar, kaval çalın. Göktürk ve Latin dili öğrenin. Dans edin, halay çekin. Bir harita alın bir de tren bileti yolda, çoğrafya da sizin. Olmadı juvenoiası olan bir yaşlıya gidip anılarını söyletin, görün bakın yapacak öğrenecek ne müthiş şeyler var.