Hava puslu. Sert bir rüzgara esir olmuş. Dışarıdayım. Ne yapıyorum dışarıda? Hah, aklıma geldi. Tabi ki de otobüs bekliyorum. Sabahın yedisi iş başı olursa, havayı yadırgamamak lazım; normal.
Geliyor! Ne geliyor? Otobüs geliyor Remzi, otobüs! Bu alışkanlık da başlamış bende. Kendi kendime sorular soruyorum. Şoför Amca kızmadan binelim otobüse. Biniyorum. İlk işim boş bir koltuk bulmak. Evet, aradığımı buldum. Boş bir koltuk, hem de cam kenarında… Hemencecik oturdum. Kafamı cama yasladım ve hayal kurmaya başladım. Daha bir saat yolumuz var.
“Efendim!” diye bir ses… Bana diyor sanırım. “Buyurun!” dedim. “Şu dosyaları da imzalar mısınız?” dedi. “Tabi ki.” dedim. İmzayı attım ve kahverenkli odama geçtim. Masamda incelemem için bırakılan dosyalar… Hepsini inceledim, onaylanması gerekenleri onayladım. Ardından şirket içinde dolaşmaya başladım. Çalışanların başını boş bırakmamak lazım. Malum kaytarma ihtimalleri yüksek. Yavaş adımlarla dolaşırken bir anda yere düştüm.
Şoför amca, o nasıl bir fren? Ne güzel hayaller dünyasına girmiştim. Fevkalâde bir hayale dalmıştım. Hayalimdeki mesleği yapıyordum normalde. Ne normalde? Normalde işin ne Remzi? Bir yayın kuruluşunda çaycıyım. Gene kendi kendime sorular sorarak vakit geçiriyorum. Dayak yemeden ineyim otobüsten. On dakika sonra şirkette olmam lazım.
Tam yolda yürüyorum, bir de ne göreyim? Sağımda bir köpek. Hadi Remzi, yağla tabanları! Koştur koştur şirkete geldim. İçeri girdim, çay ocağına vardım. Tam ortada büyük bir masa, sağ tarafta ocak ve lavabo… Ocağın altını yaktım. Çay 15 dakika içerisinde hazır olur. Şurada birazcık kestireyim.
-Evladım dosyaları getir! Siz neden çalışmıyorsunuz? Çaycı, kahvem nerede kaldı? Bunlar hep böyle mi çalışıyor Hasan Müdür? “Efendim bir dakika, bakın sağ taraftaki masada kahveniz ve dosyalarınız hazır. Her şeyi telafi edeceğiz. Siz sadece kitabın yayınlanması için onay verin. Okuyucularımız kitabı bekliyor, geç bile kaldık.”
-Tamam Hasan tamam! Bana hazırlanan masaya geçtim ve tam çayı yudumlarken bir ses “Remzi ne yapıyorsun? Dikkat etsene!” Yandın Remzi yandın gene, saflığını yaptın! Hayal dünyasında gezerken Müdür Bey’in üzerine çay dökmek ne demek?
-“Remzi yarım saat sonra odama gel!” dedi Müdür Bey. Şimdi hapı yuttun Remzi, geçmiş olsun! Yarım saat bir dakika gibi geçti. Gittim Müdür Bey’in odasına. Kapıyı çaldım ve içeri girdim. Müdür Bey doğrudan söze girdi:
-“Remzi, senin hayal kurma yeteneğine hepimiz şahit olduk sayende. Şimdi sana iki haberim var: Birincisi işten kovuldun. İkincisi yeni işin hayırlı olsun. Kardeşin sayesinde evde kaleme almış olduğun hikayeleri okuduk. Ben çok beğendim ve yayın kurulumuza arz ettim. Onlar da çok beğendi ve yayın kurulumuzun bünyesinde yazar olarak çalışabileceğini düşündüler. Yeni işin hayırlı olsun! Tebrikler!” dedi. Ben havalara uçtum. Bir anda üzerim ıslandı; ama etrafta hiçbir şey yoktu. Kafamda bir acı… Yere yığıldım.
Gözümü hastanede açtım. Çevremde ailem vardı. “Ne oldu?” diye sordum. Babam, “Oğlum, çay ocağından bir ses gelmiş, yanına geldiklerinde seni yerde bulmuşlar.” dedi. Vay be, bu sefer durum daha vahim. Hayal içerisinde hayale dalmak ne Remzi? Sen bu gidişle başına bela açarsın.
Neyse hastane de bayağı konforluymuş. İki kişilik lüks mobilya… Bir adet LCD televizyon… Bunlar herkes için normal belki; ama benim için çok değerli ve ulaşılması zor şeyler…
Küçüklükten bu yana yoksulluk içinde büyüdüm. Babam, ben on yedi yaşımdayken trafik kazası geçirdi, iki yıl çalışamadı. O zaman ben çalıştım. Bundan dolayı hayallerime kavuşamadım. Ailem beni hep zeki sandı; ama çevremdekiler dışladı. Ne yapalım Remzi, senin sınavında buymuş. Allah beterinden saklasın!
Odamın kapısı çaldı. Muhasebecimiz hastaneye kadar beni ziyarete gelmiş. Bana bir zarf verdi ve çıktı. Zarfı açtım. Yirmi gün izin vermişler ve bir miktar da avans para…
Hastane odasının penceresinden dışarıyı seyre daldım. Yine hayal kurmaya başladım: İyi bir yazar olacağım ben; kitap fuarlarına katılacağım, imza günleri düzenleyeceğim. Hayallerime kim engel olabilir ki?
*Konya-Karatay Nizamülmülk Anadolu Lisesi Öğrencisi