loader image

Celal’in Ağıdı

Bu destanı okumadan evvel, 1952 yılında gerçekleşen acı hikâyesini okuyalım. Celâl Aras, benim dedemdir. Babam Zakir Aras, onu kaybettiğinde on iki-on üç yaşlarında bir çocuk olsa gerek. Dedem, cins atlar yetiştirmesiyle meşhurmuş. At arayanlar, mutlaka Celal dedeme uğrarlarmış. Yine dedem, Arap atı cinsinden bir tay yetiştirmiş ki, dillere destan… Babamın aklında kaldığı o anlar:

… günlerden cuma. Vakit, cuma vaktine yaklaşmış. Dedem, abdestini almış, kol düğmelerini iliklerken iki yabancı çıkagelmiş. Selam verip yetiştirdiği taya müşteri olmuşlar. Demişler ki: Ata bin, bir tur at da görelim hızını. Dedem, tayı çıkarır; hayran kalırlar. Biner üstüne, toz olur uçar adeta. Lâkin, iki gün önce yağan yoğun yağmur, şiddetli sele, sel de büyük yarlara sebep olur. Tay, daha çevreyi iyi tanımadığı için, yarı görünce aniden durur, o hızla dedem üzerinden fırlar, yere çakılır, boynu kırılır ve vefat eder.

Köyü yas bürür. Dedem çok sevilen, hatırı sayılan biriymiş. Vefatını duyanlar çıkar çıkar gelir. Bunlardan biri de, ismi bilinmeyen bir âşıktır. Orada bir iki beyit ağıt söyler, babamın aklında bir iki cümle kalır. Yıllar sonra babam, üzerine ekleyerek aklında kaldığı melodisiyle kasetlere söyler, bu günümüze ulaştırır. Allah, dedeme ve tüm geçmişlerimize rahmet eylesin!

 

Celal’in Ağıdı

 

Bir at besledim ki, aslı Arap’tan

Bir kızım vardı da dördü de oğlan

Gidiyom yavrular oturun ağlan

Muradım mahşere kaldı neyleyim

 

Bindim al atıma almıyor gemin

Sürdüm al atımı titredi zemin

Yavrular pek ufak, yârim pek gelin

Muradım mahşere kaldı neyleyim

 

Düştüm al atımdan ezildi beynim

Ayrıldım yuvamdan kırıldı belim

Sana emanettir Emine gelin

Muradım mahşere kaldı neyleyim

 

Şaştı al atımın gözü görmüyor

Azrail peşimde aman vermiyor

Zalim Şahander de kızı vermiyor

Muradım mahşere kaldı neyleyim

 

Felek pek genç iken büktü belimi

Düzen kurup getiremedim gelini

Söylen dünür kınalasın elini

Muradım mahşere kaldı neyleyim

 

Bir kızım vardı da saç baş yoluyor

Babasız kalmış da kuzum meliyor

Duymuş bacım “İsmi” Tat’dan geliyor

Muradım mahşere kaldı neyleyim

 

Karalı haberim hemen ulaştı

Bacım Leyla’nın tebdili şaştı

Ağlaya ağlaya yollara düştü

Muradım mahşere kaldı neyleyim

 

Suçlanır al atım Celalsız döner

Ayrıldım yavrular ciğerim yanar

Yasıma geliyor eniştem Ömer

Muradım mahşere kaldı neyleyim

 

Köyümü sorarsan Babu’dur köyüm

Kazıldı mezarım, ılıyor suyum

Ağlayı ağlayı kabire koyun

Muradım mahşere kaldı neyleyim

 

Derleyen: Zakir Aras

 

Bu kıymetli eseri gününüze taşıyan rahmetli babamdan Rabbim razı olsun. Babam babasına yazmış, ben de üç ay önce kaybettiğim babama yazdığım şiirlerden birini sizlerle paylaşmak istiyorum:

 

Vay Babam Vay

 

Öküzlerle atla çift çubuk sürmüş

Geceyi gündüze katan babam vay

O yoklukta yedi çocuk büyütmüş

Zor yıllara kafa tutan babam vay

 

Yokluğa zorluğa hiç of dememiş

Aç kalsa da haram lokma yememiş

Kaderim deyip hep rıza göstermiş

Zor yollara adım atan babam vay

 

Harmanı kaldırıp duvar örerdin

İskele başında terler dökerdin

Bizlerle oturup yemek yemedin

Taşları taşlara çatan babam vay

 

Düğünde asmayı güzel oynarmış

Taş duvarda iyi de bir ustaymış

Gençlikte yiğidim güreş tutarmış

Ekmeğe terini katan babam vay

 

Yazın sıcağında yılmaz çalışmış

Acı terli gömlek sırta yapışmış

Kibriti sigarayı cepte taşımış

Dert kazanıp çile satan babam vay

 

Asil, güçlü, dimdik bir çınarımsın

Yakışıklım, sevgi dolu narımsın

Çağlayıp da akan göz pınarımsın

Vefayı öğreten atam, babam vay

 

Aras ben kurbanım bir gülüşüne

Daha rast gelmedim sen gibisine

Bir oğlan altı kız senin peşinde

Acıyı tatlıyı yutan babam vay