Tedev Yayınları’nın Prof. Dr. Abdulvahap Kara’nın Gamalı Haç ile Kızıl Yıldız Arasında Cengiz Dağcı kitabından sonra, Cengiz Dağcı’nın 100. yaşı dolayısıyla yayınladığı bir diğer kitap, Buket Kemiksiz’in kaleme aldığı Arafta Bir Sürgün Cengiz Dağcı oldu. Mart 2019’da okurla buluşan kitap, aynı zamanda tarih doktorası yapan Kemiksiz’in yüksek lisans tezi olma özelliğini taşıyor.
Bildiğimiz gibi Cengiz Dağcı, ömrünü memleketinden uzakta geçirmiş ve hayata gözlerini sürgünde yummuş bir yazardır. Buna rağmen yüreği bir an bile Kırım’dan ayrı atmamıştır. Cengiz Dağcı’nın hayatı ve eserleri hakkında her ne kadar birçok tez ve makale çalışmaları yapılmış olsa da onun daha çok edebi yönü ele alınmış; fakat tarihî gerçeklere tekabül eden tarafı ise ne yazık ki tarihçilerin gözünden kaçmıştır. “İşte bu boşluğu bir nebze doldurmak için Cengiz Dağcı’nın tüm eserlerini tarihçi gözüyle mercek altına alarak onun eserlerine tarihî gerçeklerin nasıl yansıdığını tespit etmeye çalıştık.”
Çocukluğundan beri tarihî romanlara karşı ayrı bir ilgisi olduğunu söyleyen Kemiksiz, bir tarihçi olarak, merceğini, neden tarihin edebiyatla kesiştiği bir noktada duran Cengiz Dağcı’ya yaklaştırdığını şöyle açıklıyor: “Çünkü Cengiz Dağcı, tarihî gerçekleri abartmadan, okuyucu çekmek için çarpıtmalara girmeden, sade ve yalın bir şekilde anlatan yazardır. O, romanlarında kendi hayatı ile Kırım Türklerinin yaşadığı gerçekleri ‘tarihçilerin elinden gelmeyen’ duygusal bir bakış açısıyla kaleme almıştır.”
Böyle bir çalışma hak verirsiniz ki iki tarafı da keskin bir bıçak üzerinde yürümeye benzer. Çünkü roman ve öykü gibi kurgusal metinlerin ne kadarının gerçekten ne kadarının yazarın kurgusundan meydana geldiğini ayırt etmek oldukça zordur. Bu noktada bir araştırmacı, kurgunun büyüsüne kapılıp tarihi tahrip etme yahut tarihî gerçekliklerin izinden bir an bile ayrılmamak adına kurguyu heba etme handikaplarını yaşayabilir. Buket Kemiksiz, bu kitabı kaleme alırken iki tarafı da keskin bir bıçak üzerinde yürüdüğünün farkındadır: “Romanları her ne kadar gerçekliği barındırsa da onları tarihi bir kaynak olarak kullanmamız mümkün değildir. Bu sebeple kitapta, Cengiz Dağcı’nın eserleri tarihî kaynak olarak kullanılmamıştır. Zaten araştırmamızın amacı da bu değildir. Amacımız, tarihî olayların bir yazarın edebi eserlerine nasıl yansıdığını gösterebilmektir.”
Arafta Bir Sürgün Cengiz Dağcı kitabı, önsöz, giriş, sonuç, kaynaklar, kronoloji başlıklarıyla birlikte beş ana bölümden oluşuyor. İlk bölümde Cengiz Dağcı’nın hayatı ve eserleri hakkında bilgi sahibi oluyoruz. İkinci bölümde Altın Orda Devleti’nden 2. Dünya Savaşı’na kadar olan Kırım tarihini, üçüncü bölümde 2. Dünya Savaşı’nda Kırım’da yaşananları, dördüncü bölümde 1944’te yaşanan sürgünü ve ardında bıraktığı yıkımları, beşinci ve son bölümde ise Kırım Türklerinin Kırım’a dönüş mücadelelerini öğreniyoruz.
Kemiksiz, tüm bunları yazarken Cengiz Dağcı’nın eserlerindeki yaşananları ve kahramanları tarihî süreçlerle birlikte değerlendirmiş, Cengiz Dağcı’nın anlattıklarının tarihî gerçekliğin neresine tekabül ettiğini bire bir olarak tespit etmiş ve “iki tarafı da keskin bir bıçak üzerinde yürümenin” hakkını vermiştir. Bazen DİA’dan aldığı bilgileri, bazen de Cengiz Dağcı’nın hatıralarında yazdığı gerçekleri bizzat roman ve öykülerde satır satır yakaladığını görebiliyoruz. Örneğin DİA’daki Kırım maddesinde bulunan “…Ne olup bittiğini anlamayan ve uyku sersemliği içerisinde olan Kırım Türklerinin yanlarına, kararnamede belirtilenin aksine sadece taşıyabilecekleri eşyalarını almalarına izin verilmiş, birçok yerde buna dahi izin verilmemiştir.” cümlesinin hemen ardından, Cengiz Dağcı’nın Badem Dalına Asılan Bebekler romanından alıntı yapmış ve gerçekliğin kurguya nasıl girdiğini gözler önüne sermiştir: “Sürgün emri bile kesin ve belirli: 1) Ayna, iskemle, yastık, lamba, yorgan gibi eşyalar götürmek yasak. -taşıt aracımız yetersiz. 2) İşlemeli havlu, işlemeli entari, işlemeli mendil, bakır bilezik gibi süslü eşyalar götürmek yasak. -eski ve zararlı kültüre bağlılık tehlikesi mevcut 3) Kafes kuşu, it, tavşan, güvercin, kedi, keçi, koyun götürmek yasak. -tehlikesi mevcut. 4) Keman, tambura, klarnet, kaval, zurna, davul gibi çalgı aletleri götürmek yasak. -ikinci maddede işaret edilen tehlike mevcut.”
Bir diğer örnek de Cengiz Dağcı’nın hatıralarından. Yazar, hatıralarda yer alan “Bunun üzerine Kuzey Besarabya’nın bir köyüne nakledildiler. Yaşam kalitesi ve olanakları oldukça düşük bir Romen köyünde eğitimleri verilmeye başlandı.” ifadelerinin de Korkunç Yıllar romanındaki ipuçlarını buluyor: “Odesa’da görülen eğitimde talim ve savaş teorilerinden çok siyasi eğitim dersleri gösterilmiştir.”
Arafta Bir Sürgün Cengiz Dağcı’yı okurken Kırım tarihi ve Kırım Türklerinin çektikleri sıkıntıları öğrenmenin yanı sıra, her ne kadar sürgünde de olsa yüreği memleket aşkıyla atan bir yazarın eserleriyle tarihî olayları estetize ederek tarihe nasıl tanık aolunabileceğini görüyor ve yazar Buket Kemiksiz’in de sonuç bölümünde dediği gibi acıları nasıl geleceğe aktardığına bizzat şahitlik ediyoruz: “Kırım’ın son yüzyıldaki tarihini hiç bilmeyen biri, Cengiz Dağcı’nın tüm eserlerini okuyarak bilgi sahibi olabilir. Bu özellikleriyle Dağcı’nın eserlerinin, yaşadığı milletin tarihten gelen kimliği ve onu ayakta tutan temel dinamiklerinin zihinlerde canlı tutulması ve nesilden nesile aktarılması açısından çok önemli bir görev ifa etmekte olduğunu söyleyebiliriz.”
(Buket Kemiksiz, Arafta Bir Sürgün Cengiz Dağcı, Tedev Yayınları, 2019, 304 s.)