Türkçenin ilk sözlüğünü yazarak Türk milletine şüphesiz en büyük hizmetlerden birini yapmış olan Kaşgarlı Mahmut, kendisine haklı bir ün kazandırmış olan Divan-ı Lügati’t-Türk adlı eserinin başında şöyle der[1]:
“Tanrı’nın devlet güneşini Türk burçlarından doğurmuş olduğunu ve onların mülkleri üzerinde göklerin bütün tegrelerini döndürmüş olduğunu gördüm.[2] … And içerek söylüyorum ben Buhara’nın -sözüne güvenilir- imamlarından birinden ve başkaca Nişaburlu imamdan işittim, ikisi de senetleriyle bildiriyorlar ki, Yalavacımız (peygamberimiz) kıyamet belgelerini, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacağını söylediği sırada ‘Türk dilini öğreniniz; çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır’ buyurmuştur.”
Hz. Peygamber’in gerçekten böyle bir hadisi var mıdır, bu konuda kesin bilgi olmamakla birlikte bundan yaklaşık bin yıl önce Türkçe sevdalısı birinin Türklere ve Türkçeye yönelik bu bilinçli sevgisi ve Türkçeyi öğretme hususundaki gayreti, bu yazımızın çıkış noktasıdır. Türkçe şuuru ve sevgisini, konuşulan dil üzerine eserlerin, sözlüklerin yazılmadığı bir dönemde dile getiren Kaşgarlı Mahmut, bin yıl öncesinden Türk çocuklarına takip etmeleri gereken yolu, sahip çıkmaları gereken hazineyi göstermiştir: dil hazinesi.
Türkçe, Kaşgarlı Mahmut’un da belirttiği gibi onu konuşanlarca bir dil sancağı gibi kıtaların burçlarında dalgalandırılmış, diyardan diyara, Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’ya kadar taşınmıştır. Türkçe, birçok medeniyetle karşılaşmış, bu büyük medeniyetlerin cenderesinden geçmiştir. Önce İslam medeniyeti ile gönüllü bir ilişki kuran atalarımız, Türkçenin söz hazinesini Arapça ve Farsçadan devşirdiği binlerce kelime ile zenginleştirmiştir. Osmanlı Devleti ve devamında Türkiye Cumhuriyeti’nin 19. yy. dan itibaren yönünü Batı’ya çevirmesi ve Batılı ülkelerle siyasi, askeri ve sosyal ilişkiler içine girmesi neticesiyledir ki Türkçe, özellikle Fransızcanın ifade yerindeyse taarruzuna maruz kalmıştır.
Tanzimat Dönemi ve sonrasında edebî dilimizin Fransız edebiyatından fazlaca etkilenmesi, birçok edebî türün (roman, tiyatro, fabl) doğrudan Fransız edebiyatından çeviri yoluyla edebiyatımıza girmesi, Fransızca kelimelerin de dilimizde, Arapça ve Farsçadan sonra boy göstermeye başlamasına sebep olmuştur. Özellikle Ahmet Mithat Efendi ve Recaizade Mahmut Ekrem romanlarında yoğun bir şekilde Fransızca kelime kullanmışlardır. Hatta Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası adlı romanının sonuna küçük bir Fransızca sözlük ekleme ihtiyacı hissedilmiştir.[3] Ahmet Mithat Efendi’nin de Karnaval adlı romanında geçen bazı Fransızca kelimeleri görüşümüze destek olması açısından buraya taşıyalım: “adiyö, balo, bonjur, bon nuvi, bonsuar, balet, aristokrat, avukat, dam, centilmen, entrika, familya, galant, jarden, jurnal, karnaval, supe, şampanya, şovalya, tuvalet, vals, vizit, münisipalite”[4]
Cumhuriyet’ten sonra edebî gerekçe ile olmasa da dilimizin bu sefer de özellikle İngilizcenin istilasına uğradığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Hızla küreselleşen dünyamızda, neredeyse tüm milletlerin ortak anlaşma dili haline gelen İngilizcenin etki ağına Türkçenin takılmaması düşünülemezdi. Bilim ve teknoloji alanındaki baş döndüren ilerleme ve bu ilerlemeye paralel olarak İngilizcenin ortak dil hüviyetiyle dünyanın birçok ülkesine, üretilen ürünle birlikte pazarlanması, bu dilin bir virüs gibi her yana yayılması ve doğal olarak Türkçeyi de etkisi altına alması sonucunu doğurmuştur. Yine bilişim teknolojilerinin son yıllardaki gelişimi ve beraberinde bu teknolojilere verilen adların ve kullanılan terimlerin ağırlıklı olarak İngilizcesi ile yaygınlaşması başka bir istila alanını doğurmaktadır.
Genel ağın (internet) son 20 yılda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaygınlaşması; resmi ve özel birçok kurumun iş ve işlemlerini genel ağ üzerinden yapması, cep telefonları, tabletler marifetiyle genel ağın evlerimizden çıkıp ceplerimize kadar girmesi; Türkçe karşılığı olarak “sosyal medya” adını verdiğimiz, kişilerin birbirleri ile bağlantı kurmalarına, konuşup dosya göndermelerine yarayan programların hızla yaygınlaşması beraberinde küresel bir dil olan İngilizcenin de daha hızlı bir şekilde evlerimize, ceplerimize kadar girmesine sebep olmaktadır. İngilizcenin Küresel bir dil olmasına rağmen, TDK Türkçe Sözlük’te 518 İngilizce kelimenin yer aldığı görülmektedir.[5] Bu rakam 6516 Arapça, 5540 Fransızca ve 1375 Farsça sözcüğün yanında pek kayda değer bir rakam olarak görünmüyor olabilir. Ancak, son yıllarda kullanıma giren, özellikle bilişim, teknoloji ve genel ağ ile yakından ilgilenenlerin sıklıkla kullandığı İngilizce kelimelerin hatırı sayılır oranda Türkçe Sözlük’ün son baskısında yer almadığını düşündüğümüzde, İngilizce kelimeler için belirtilen bu rakamının TDK’nin sonraki Türkçe Sözlük baskısında artış göstereceğini kestirmek hiç de zor değil.
Yabancı kelimelerin dilimizle ilişkilerinin seyrini verdikten sonra “dilimiz için bir ‘koruma kalkanı’ oluşturulabilir mi?” sorusuna cevap aramaya geldi sıra. Tıpkı insanın doğasında olduğu gibi dilin doğasında da değişim ve gelişim vardır. Bir dilin başka bir dil ile etkileşime girmesi o dili konuşanların, diğer dili konuşanlarla girdiği siyasi, askeri, sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkileriyle doğru orantılıdır. Ancak yukarıda da ifade ettiğimiz üzere küresel bir dil haline gelen İngilizcenin dilimizi etkilemesini “doğal” karşılamak mümkün değildir. Türk Dil Kurumu Eski Başkanı Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın “Türk Dilinin Karşı Karşıya Bulunduğu Sorunlar” adlı yazısında bu durumu şöyle ifade etmektedir:
“Günümüzde en geçerli ve yaygın yabancı dil niteliği kazanmış olan İngilizce, pek çok dili etkilemektedir. İngilizce sözcükler dillere geçmekte, onların söz varlığına yerleşmektedir. İngilizcenin dünya pazarında kendisini kabul ettirmesi sonucunda başka ülkeler de ürettikleri ürünlere İngilizce adlar vermektedir. İş yerleri, işletmeler daha kaliteli ürünler sattıklarını, evrensel olduklarını göstermek için yabancı adlar almakta tereddüt göstermemektedir.”[6]
Buradaki tespitler şüphesiz ülkemiz için de geçerli. Başta İngilizcenin olağan dışı bu etkileri her alanda kendini göstermektedir: İthal edilen bir ürünle gelen yabancı adın yanında yerli üretim ürünlere de yabancı isimler verilmesi, iş yerlerinde yabancı isimlerin tercih edilmesi, bilişim terimlerinin Türkçe karşılıklarının yerine orijinal diliyle kullanılması, sosyal medya denen sanal dünyada kullanılan Türkçenin bozuk ve özensiz oluşu ve buralarda üretilen dilin günlük yaşamda kendine yer etmesi, buralardan devşirilen yabancı sözcüklerin hızla günlük dile girmesi…
Paragrafın başındaki soruya dönecek olursak Türkçenin kontrolsüzce -doğal dışı- yabancılaşması karşısında bir “koruma kalkanı” oluşturulamaz mı? Elbette oluşturulabilir. Ancak öncelikle insanımızın dilimizin bu sorunundan haberdar olmaları gerekmektedir. Yani günümüzde Türkçe konuşanlar, konuştukları dile saygı duymalı ve dilin doğal seyri dışındaki müdahaleleri kabul etmemelidir. Türkçe konuşan herkesin bilinçli bir “Türkçe sevdalısı” olması gerekmektedir. İşe önce buradan başlamak, sonrasında alınacak tedbirlerin kalıcılığını pekiştirecek, etkisini arttıracaktır.
İnsanlarda bir “Türkçe bilinci” oluşturmak söylendiği ya da sanıldığı kadar kolay mıdır? Ya da “Türkçeyi sevmeliyiz, onu korumalıyız” gibi etkisi kalmamış sloganlarla insanlarda bir “Türkçe sevgisi” oluşturulabilir mi? Türkçe bilinci oluşturmak elbette bir iki slogan veya sözle mümkün değildir. Bu işi “kökten” çözmek gerekiyor. Yani “ağaç yaşken eğilir” atalar sözünden hareketle Türk çocuklarına veya Türkçeyi konuşmak isteyenlere bu bilinç okul çağlarında aşılanmalıdır. Bunun için öncelikli görev Türkçe/Türk dili ve edebiyatı öğretmenlerine düşmekle birlikte okul öncesi çağda görev alan öğretmenlerden yükseköğretimdeki akademisyenlere kadar bütün “eğitici/öğretici”lere görev ve sorumluluk düşmektedir.
Sonra insanlara etki gücü açısından ele alındığında yazılı ve görsel basına bu konuda eğilmek gerekmektedir. Dili kötü kullanan, ölçünlü dilin dışında konuşan ya da yazan, dile henüz yerleşmemiş yabancı kelimelerde ısrar eden haberci, gazeteci, radyocu veya televizyonculara; bunlara dikkat etmeyen senaristlere, sinemacılara, tiyatroculara onları okumayarak, izlemeyerek, dinlemeyerek ders vermeli, bunlar yetkili kurumlarca uyarılmalıdır.
Okullarımızda dil bilinci oluşturmayı sadece “gönüllü” eğitimcilere bırakmak hata olur. Bu anlamda eğitimcilerin derslerde bağlı oldukları “öğretim programlarına” konu ile ilgili kazanımlar koymak yerinde ve faydalı olacaktır. Bunun için Türkçe/Türk dili ve edebiyatı derslerinin öğretim programlarına bakmakta yarar var.
Türkçenin yabancılaşması yahut yozlaşması ile ilgili kazanım maddesi öğretim programlarında ilk defa 2006’da yürürlüğe giren “İlköğretim Türkçe (6-8) Öğretim Programı”nda yer almıştır.[7] İlköğretim Türkçe Dersi 6,7,8. Sınıflar Öğretim Programı”nın “Konuşma” alt başlığına 6. madde başı numarasıyla “Yabancı dillerden alınmış, dilimize henüz yerleşmemiş kelimelerin yerine Türkçelerini kullanır.” kazanımı eklenmiş ve bu kazanım maddesi ile ilgili öğrenci çalışma kitabında etkinliklere yer verilmiştir. O dönemde yazılmış bir ders kitabının “Bilim ve Teknoloji” teması içinde yer alan “Geleceğin Dünyası” adlı okuma parçasına ait şu etkinlik öğrencilerin konuya dikkatinin çekilmesi açısından kayda değerdir:[8]
“Aşağıdaki metinde geçen yabancı kelimeleri Türkçe karşılıklarıyla eşleştiriniz.
Spiker ‘show başlıyor’ deyince çocuklar computerlerinin başına geçtiler. Bütün becerilerini sergileyerek resimleri scannere aktardılar. Resimler üzerinde mouselarıyla birçok değişiklik yaptılar. Showun sponsoru olan marketin sahibi yarışmayı kazananlara birer printer hediye etti”
İlköğretim Türkçe Öğretim programı bu yıl (2017) yenilenmiş ve Türkçenin yabancılaşması ile ilgili kazanıma yine bu programda da yer verilmiştir.[9] Önceki programdan farklı olarak ilkokul 3. sınıfa da Türkçenin yabancılaşması ile ilgili kazanım eklenmiştir. 3, 4, 5, 6, 7 ve 8. sınıflarda Konuşma ve Yazma becerilerinin kazanımlarından biri şöyledir: “T. 5. 4. 12- Yazdıklarında yabancı dillerden alınmış, dilimize henüz yerleşmemiş kelimelerin Türkçelerini kullanır” (T- Türkçe, 5- 5. Sınıf, 4- Yazma becerisinin numarası, 12- Kazanım numarası) Öğretim programındaki bu kazanımlarla ilgili olarak öğrenci çalışma kitaplarına etkinlikler koyulmuş. Örnek olarak İlköğretim Türkçe 6. Sınıf Öğrenci Çalışma kitabındaki şu etkinliği verebiliriz:[10]
Dilimizde Yabancı sözcükler- 4. Etkinlik:
“Cefakâr, fer, idrak, muharebe, muvasala, tahliye, vefakâr” sözcüklerinin anlamlarını Türk Dil Kurumunun genel ağ sayfası aracılığı ile bulup ilgili kutulara yazalım.”
Yine aynı kitabın 164. Sayfasında “Türkçesi Varken” etkinliğinde, sayfada verilen “web, faks, software, hacker, mouse” gibi bilim ve teknoloji alanında kullanılan kelimelerin Türkçe karşılıklarını TDK’nin “Yabancı Sözcüklere Karşılıklar” uygulamasından bulmaları istenmektedir. İlköğretimin diğer sınıflarındaki Türkçe ders ve çalışma kitaplarında da yukarıda belirttiğimiz kazanım maddesi gereğince etkinlik ve okuma parçalarına yer verilmiştir.
Dil bilinci tohumlarının ekildiği ilköğretimden sonra ortaöğretim ve yükseköğretimde de bu tohumların filizlenmesi, boy vermesi beklenmelidir. Ancak Ortaöğretim Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı’na bakıldığında dilin yabancılaşması veya yozlaşması ile ilgili tek bir kazanım maddesi bulunmadığı görülecektir. Çok yakın bir zamanda değişen Ortaöğretim Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Programında[11] “Okuma (Metni anlama ve çözümleme), Yazma ve Sözlü İletişim” olmak üzere üç başlık altında toplam 94 kazanıma yer verilmiş ancak bu kazanımların içinde “Yabancı kelimelere Türkçe karşılıklar” veya “Türkçenin ölçünlü dilin dışında kötü ve özensiz kullanımı” ile ilgili tek bir kazanıma yer verilmemiştir. Ayrıca önceki öğretim programlarından farklı olarak bu yıl programa Türk dili ve edebiyatı dersine özgü kazanımların yanında “değerler eğitimi” kapsamında “adalet, dostluk, dürüstlük, öz denetim, sabır, saygı, sevgi, sorumluluk, vatanseverlik ve yardımseverlik” gibi değerler eklenmiştir.[12] On ana başlık altında eklenen bu değerlerle kazandırılmak istenen tutum ve davranışlar içinde de “dil bilinci” veya “Türkçenin yabancılaşması karşısında dil sevgisi” gibi bir davranış veya tutum eklenmemiştir. “Sevgi” ana başlığı ile verilen değer ile kazandırılmak istenen tutumlar içine “Diline önem verme” maddesi eklenebilirdi.
Daha önceki ortaöğretim Türk Edebiyatı/Dil ve Anlatım Öğretim Programları incelendiğinde de öğrencilere dil bilinci kazandırabilecek kazanım maddelerinin olmadığı görülecektir.[13] Bu kazanım maddelerinin öğretim programlarına eklenmemesi, bu konu ile ilgili -eğer var ise- inisiyatifin öğretmene bırakıldığı sonucunu doğurur ki, bu da öğretmenin programda olmayan bir konuyu, bir kazanımı derste işlemesinin ne kadar mümkün olabileceği sorusunu akla getirir. Eğer, ortaöğretim Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı’nda bir düzeltme yahut ekleme söz konusu olursa Türkçenin yabancılaşması, özensiz kullanımı, yabancı sözcüklerin yerine Türkçelerinin kullanımı konularında en az bir kazanım maddesinin programa eklenmesi çok yerinde bir tutum olacaktır. Böylelikle kıvılcımı ilköğretimde yakılmış bu dil bilincinin ateşi ortaöğretimde harlanacak, eğer yükseköğretimde de Türk çocuklarına kendi dillerine şuurlu bir biçimde sahip çıkmaları fikri hatırlatılırsa Türkçe ateşi yurdumuzun ve dünyanın göğünde sönmez bir meşale gibi yanacaktır.
Kaşgarlı Mahmut’un bin yıl önce gördüğü rüyanın peşinde bütün Türk yurtlarını dolaştığını, içinde büyük Türk ve Türkçe ateşi ile yanıp kavrulduğunu onun yirmi birinci asırdaki torunları pek kavramış görünmemektedir. Dil, ecdadın torunlarına bıraktığı manevi mirasların, hazinelerin içinde belki de en önemlisidir. Türk milletinin evlatları, bin yıl önce görülen rüyanın sarhoşluğunu üzerlerinden çoktan atmışlarsa Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu vasiyetine kulak vermelidirler:
“Ülkesini ve yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır!”
Kaşgarlı Mahmut’un Türkçe ile ilgili bin yıl önceki düşünceleri Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türk milletine üç kıymetle ilgili görev ve sorumluluğu ifade eden bir vasiyete dönüştürülmüştür: Ülkeni, istiklâlini ve dilini koru!
Yararlanılan Kaynaklar:
- Atalay, Besim (1985), Divanü Lügat-it- Türk Tercümesi, Ankara, TDK yay.
- Yağlı, Ali, Tanzimat ve Servet-i Fünun Edebiyatında Fransızcanın Etkisi, dergipark.gov.tr
- Ahmet Mithat Efendi (2009), (Haz. Kazım Yetiş), Karnaval-Vah, Ankara, TDK. yay.
- TDK (2011) Türkçe Sözlük, Ankara, TDK yay.
- Şükrü H. Akalın vd. (2013), Türk Dili I, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yay.
- İlköğretim Türkçe Dersi 6,7,8. Sınıflar Öğretim Programı, (2006), Ankara,
- Ahmet Kapulu ve diğerleri (2008), İlköğretim Türkçe 6 Öğrenci Çalışma Kitabı, Ankara, Koza Yayın Dağ. A.Ş.
- Türkçe Dersi Öğretim Programı (İlkokul ve Ortaokul 1,2,3,4,5,6,7 ve 8. Sınıflar), (2017), Ankara
- Ümit Bozkurt ve Suna Canlı (2017), İlköğretim Türkçe 6 Öğrenci Çalışma Kitabı, Ankara, Başak Mat.
- Ortaöğretim Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Programı (2017), Ankara
- Ortaöğretim Dil ve Anlatım Dersi ile Türk Edebiyatı Dersi 9-12. Sınıflar Öğretim Programları (2011), Ankara
[1] Besim Atalay, Divanü Lügat-it- Türk Tercümesi, TDK yay. Ankara, 1985
[2] “O çağın güneşbatmaz imparatorluğu demektir. (Besim Atalay’ın notu)
[3] Ali Yağlı, Tanzimat ve Servet-i Fünun Edebiyatında Fransızcanın Etkisi, s. 1 (http://dergipark.gov.tr/download/article-file/188003)
[4] Ahmet Mithat Efendi (Haz. Kazım Yetiş), Karnaval-Vah, TDK. yay. Ankara 2000
[5] Türkçe Sözlük, TDK yay. Ankara, 2011, s. 2674
[6] Prof. Dr. Şükrü H. Akalın vd. Türk Dili I, Anadolu Üniversitesi Yay. Eskişehir, 2013, s. 215
[7] İlköğretim Türkçe Dersi 6,7,8. Sınıflar Öğretim Programı, Ankara, 2006
[8] Ahmet Kapulu ve diğerleri (2008), İlköğretim Türkçe 6 Öğrenci Çalışma Kitabı, Koza yayın Dağ. A.Ş. Ankara
[9] Türkçe Dersi Öğretim Programı (İlkokul ve Ortaokul 1,2,3,4,5,6,7 ve 8. Sınıflar), Ankara, 2017 (Genel ağdan ulaşmak için http://mufredat.meb.gov.tr/ProgramDetay.aspx?PID=222)
[10] B. Ümit Bozkurt, Suna Canlı; İlköğretim Türkçe 6 Öğrenci Çalışma Kitabı, Başak Mat. Ankara, 2017, s. 84
[11] Ortaöğretim Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Programı, Ankara, 2017 (Programa http://mufredat.meb.gov.tr/ProgramDetay.aspx?PID=208 adresinden ulaşılabilir)
[12] Ortaöğretim Türk Dili ve Edebiyatı Programı, s. 14
[13] 15.08.2011 tarih ve 114 sayılı Talim ve Terbiye Kurulu Kararı gereği yayımlanan Ortaöğretim Dil ve Anlatım Dersi ile Türk Edebiyatı Dersi (9-12. Sınıflar) Öğretim Programları, Ankara 2011