loader image

Maziden Atiye İstiklal Şuuru

İstiklal Marşı‘mızın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabulünün 100. yılındayız. Sevinçliyiz, gururluyuz, heyecanlıyız…

Tarihi günlere tanıklık ediyoruz bir nevi. Her ne kadar 100 yıl öncesindeki fedakarlık, yüksek ülkü ve çileli mücadele içerisinde olamazsak da, destan yazan kahraman dedelerimiz gibi tarihin seyrini değiştiremesek de, yine de geçmişten aldığımız güç ve inançla büyük bir şeref duygusu içerisindeyiz.

Geçtiğimiz aylarda, TBMM‘de grubu bulunan partilerin ittifakı ile 2021, “İstiklal Marşı Yılı” ilan edildi. Ortak metinde şöyle dendi:

“100 yıl önce kaleme alınan ve şairi merhum Akif’in kahraman ordumuza ithaf ettiği bu marş, milletimizin tüm fertlerinin aynı heyecan ve imanla verdiği İstiklal Harbi’nin manifestosudur. Varlığımıza ve birliğimize yönelik her tehdit karşısında, ‘nazlı’ ve ‘şanlı’ hilalin altında toplanmaya hazır milletimizin ortak vicdanı, yüreği ve iradesidir.”

Farklı fikirleri olmalarına rağmen, aynı ortak millî duruş için imza atan partileri, bu kıymetli ve anlamlı metin için tebrik ediyor, teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Milletleri ve devletleri bir arada tutan, onları belli duygu, düşünce, ideal, gaye ve hedeflere kilitleyen temel amillerden biri de millî marşıdır. Millî marş; ortak sevincin, kederin, inancın, birliğin, beraberliğin ve gözyaşının değerli bir yansımasıdır.

1921’in şartlarını, Maarif Vekili Hamdullah Suphi‘nin nezaketli mektubuna ve isteğine karşı koyamayan merhum Mehmet Akif’in Tacettin Dergahı‘nda İstiklal Marşı’nı, iki gün gibi kısa bir sürede, büyük bir vecd haliyle yazmasını ve TBMM tarafından kabul edilme sürecini anlatmayacağım. Sizler bunu gayet iyi biliyorsunuz. Ben burada istiklal (kurtuluş) ve istikbal (gelecek) şuurunun millet hafızasına nasıl kodlandığını, esaret kabul etmeyen bir milletin ve aziz evladının onurlu ruh halini izah etmeye çalışacağım.

İstiklal Marşımız, hem yazılma dönemi hem manası hem de kaleme alan büyük üstadın şahsi, edebi ve fikri duruşu bakımından, tam anlamıyla Allah’ın bizlere bahşettiği çok değerli bir şiir, sanat şaheseri, uyanış ve diriliş muştusudur. Dünyanın hangi devletinin marşı bu denli tarih, kültür, irfan ve kavgasının sonucunda ortaya çıkmıştır? Benzeri yoktur, sanmıyorum da…

İstiklal Marşımız; devletimiz tam bağımsız, milletimiz hür olsun diyen; tarih, vicdan ve din-i mübin-i İslam’dan mülhem, korkusuz bir yüreğin dünyaya haykırışıdır. İstiklal Marşımız; iç ve dış düşmanlara karşı sağlam bir duruş, samimi bir çağrı, tertemiz bir yürek patlaması, coşkun bir irade beyanı, milyonların gönlüne serpilmiş bir umudun adıdır. İstiklal Marşımız, emperyalizme başkaldırıdır; zalimlerin ödünü koparacak kuvvacı iman ve Millî Mücadele bildirisidir.

Ne zaman bir sohbet anında konu açılsa, ne zaman İstiklal Marşı’mızın dizelerini duysam, aklıma hemen Göktürk Hükümdarı Bilge Kağan‘ın, o bengü taşlara kazıttığı muhteşem sözleri gelir. İstiklal Marşımız ile Göktürk Yazıtları arasında doğrudan bir benzerlik ve bir ilişki vardır. Çünkü aynı ses, aynı kaygı, aynı çağrı, aynı aşk, aynı öğüttür…

Üniversite birinci sınıfta temel kaynaklarımızdan birisi de Prof. Dr. Muharrem Ergin‘in “Orhun Abideleri” adlı kıymetli eseriydi. Göktürk Yazıtları ile ilgili alanında yazılmış en değerli kitaplardan biridir bu. Rahmetli Ergin’in kitabının önsözündeki değerlendirmeyi okuyunca -eminim ki- siz de benim gibi düşüneceksiniz. Ergin şöyle diyor:

“Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük vesikası… Türk askerî dehasının, Türk askerlik sanatının esasları… Türk gururunun ilâhî yüksekliği… Türk feragat ve faziletinin büyük örneği… Türk içtimaî hayatının ulvî tablosu… Türk edebiyatının ilk şaheseri… Türk hitabet sanatının erişilmez şaheseri… Hükümdarâne eda ve ihtişamlı hitap tarzı… Yalın ve keskin üslûbun şaşırtıcı numunesi… Türk milliyetçiliğinin temel kitabı… Bir kavmi bir millet yapabilecek eser… Asırlar içinden millî istikameti aydınlatan ışık… Türk dilinin mübarek kaynağı… Türk yazı dilinin ilk; fakat harikulade işlek örneği… Türk yazı dilinin başlangıcını milâdın ilk asırlarına çıkartan delil…”

Şimdi İstiklal Marşı’mızın bazı dizeleriyle Bilge Kağan’ın muhteşem ikaz ve nasihatlarını yan yana getirelim. Her ikisinde de ne büyük bir benzerlik, ne büyük bir hitabet, ne büyük bir millî haykırış olduğunu birlikte görmüş oluruz:

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım”

“Ey Ötüken Ormanının Milleti! Kötü kişi gelip birliğini bozmasın, silahlı gelip seni dağıtmasın diye, sana burasını il tuttum. Töreyi kazandırdım.

Türk Beğleri! Millet! İşitin! Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk Milleti, senin ilini, senin töreni kim bozabilirdi?”

İstiklal Marşımız, Türk tarihinin köşe taşı niteliğinde olan bir eseri değil, kadim milletimizin üç-beş temel sütunlarından biridir. Onun ruh ve manası, yarınlara umut ve ışık saçan bağımsızlık ve hürriyet türküsüdür. Bu türkü, milyonların gönlüne nakış nakış işlenmiş aşk ve imandır. Kaynağı, tarihin derinliklerinden gelen millî kültür ve Hak kelamı Kur’an’dır. Bu ışığı, hiçbir beşeri güç söndüremeyecektir. İstiklal Marşımız, istikbalimizin ve gençliğimizin millî manifestosudur. Kutlu olsun! Bu vesileyle, büyük edip; izzet, şeref ve ahlak abidesi Mehmet Akif Ersoy‘u; rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.

Değerli Okuyucularımız,

Sevgili Dostlar,

Mart, nisan ve mayıs ayları; hem tarihimiz hem kültürümüz hem de dünyadaki olaylar bakımından oldukça zengin ve anılarla, üzüntülerle, sevinçlerle dolu aylardır. Hepsinden tek tek bahsetmeye kalksak dergimizin sayfaları yetersiz gelir. Ancak şunları zikretmekte fayda telakki ediyorum:

Yukarıda da izah etmeye çalıştığım “12 Mart İstiklal Marşımızın Kabulü” dolayısıyla, yakılan kurtuluş meş’alesinin sönmemesini temenni ediyorum. “18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma” vesilesiyle şühedayı rahmet ve şükranla yâd ediyorum. “21 Mart Nevruz Bayramı”mız kutlu olsun! (Bu sayımızda Prof. Dr. Abdulvahap Kara Hocamızın “Nevruz” ile ilgili kıymetli yazılarını bulacaksınız, kendisine hassaten teşekkür ediyorum.)

20 Nisan, miladi takvime göre, Allah’ın Nebisi ve Resulü‘nün doğum günü. İnsanlığa saçtığı ışığın, dünyanın dört bir yanındaki mazlumlara ulaşmasını niyaz ediyorum. “23 Nisan Millî Hakimiyet ve Çocuk Bayramı”mız kutlu olsun! “19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı”mız kutlu olsun! Ramazan orucunuzun kabul olmasını diliyor ve Ramazan Bayramı‘nızı tebrik ediyorum!

Aziz Okuyucularımız,

Dergimizin 1. sayısının üzerinden bir yıl geçti. 2020’de 4 sayımızla yüzlerce genç kardeşimize, dostumuza ulaşmaya çalıştık. Çok güzel geri bildirimler ve iltifatlar aldık. Bunlardan en güzeli ve heyecanlı olanı, TÜRDEB‘den (Türkiye Dergiler Birliği) geldi. TÜRDEB, 36 farklı kategoride dergimizi, “Umut” başlığı altında “Yılın Gelecek Vaad Eden Dergisi” seçti. Bu ödülün bizi daha büyük ve güzel işler yapmaya teşvik ettiğini ifade etmemiz lazım. TÜRDEB’e ve Kıymetli Başkanı Fatih Bayhan’a teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Dergimizin bugünlere gelmesine ve yayın hayatına durmaksızın devam etmesine katkı sunan; yayın kurulu ve danışma kurulu üyelerine, temsilci kardeşlerime, şair-yazar-sanatçı dost ve gençlere, okuyucularımıza minnet ve şükranlarımı arz ediyorum. Genç Yürekler, kültür, sanat ve edebiyat vadisinde yolculuğuna devam ediyor. 5. sayımızla sizleri baş başa bırakıyorum. Selam, sevgi ve saygıyla…

“Yazının ışığında geleceğe yürüyoruz.”