loader image

İki Genç Kız Soruyor Ahmet Güvenç Cevaplıyor

Tuğba-Fulya: Merhabalar Ahmet Bey. Kendinizi tanıtır mısınız?

Ahmet Güvenç: Merhaba. İsmim Ahmet Güvenç. 17 yaşında PKU’lu erkek bir gencin babasıyım. Türkiye’de, hatta dünyada ilk düşük proteinli ürünler üreten bir kafe işletmeciliğini yapıyoruz eşimle birlikte. Aynı zamanda da PKU Aile Derneği’nin Ankara temsilciliğini yapıyorum.

 

Tuğba-Fulya: Bu işletme kararınızı nasıl verdiniz? Nasıl ortaya çıktı kafe fikri?

Ahmet Güvenç: 17 yıldır fenilketonüri ile birlikte yaşıyoruz. 2017’de burayı açmadan önce, tabi ticari anlamda çok iyi şeyler yapabilmek için insanlar vardı. Onlarla bir görüş alışverişi yaptık, hatta onlara söyledik, “Siz yapın!” diye; ama tabi her ne kadar dünyada PKU’nun en sık görülen ülkenin bizim ülke olmasına rağmen fenilketonüride ticari anlamda çok kazanç olmadığı için bu işi profesör olarak yapan insanlar, yapmak istemediler. Ama ihtiyaç vardı. Çünkü fenilketönüri çocukları beslenme alışkanlıklarından dolayı çok fazla evlerde vakit geçirmek zorunda kalıyorlardı. Çocukların da özgüvenin artması gerekiyordu.

Özgüvenlerin artabilmesi için de sosyal yaşam içerisinde olması gerekiyor. Sosyal yaşam içerisinde olabilmesi için de bazı fiziki şartları sağlamaları gerekiyor ve bunu yapmak için de böyle kafe türü, onları en çok ihtiyaçlarını giderebilecek birileri ile oturup kafalarında, “Yiyecek bir şey var mı? Ben karnımı nasıl doyurabilirim?” gibi soru işaretleri olmadan, gelip oturabilecekleri bir ortam hazırlamaya çalışıyorum. Ve bu zaten benim hayalimdi, çocuğum doğduğundan beri olan hayalim…

 

Tuğba- Fulya: Ürünleri hazırlarken kafe için destek aldınız mı? Nasıl karar verdiniz ürünleri hazırlarken?

Ahmet Güvenç: Aslında normal kafede neler var ona baktık. Onun düşük proteinlisini nasıl yaparız, diye. Eşim bu konuda iyi bir aşçıdır aslında, oğlumdan dolayı evde de yediğimiz yemeklerin alternatiflerini oğlumuza yapıyordu. (Tabi onun alternatifini görsel olarak benzerini yapabiliyorsunuz; ama teknik anlamda da bu çocukların alması gereken protein ve fenilalaninler var, onların da hesaplanarak verilmesi lazım ki yaş gurupları da önemli, her yaş grubuna hitap edebilen, çocuk beslenirken belirli sınırlar içerisinde kalmadan tamamen serbest beslenebileceği ürünler çıkartmamız gerekiyor.) Tabi bunun için de gönüllü diyetisyenlerimiz var.

 

Tuğba-Fulya: Porsiyonları neye göre ayarladınız?

Ahmet Güvenç: Her porsiyonda bir bireyin ne kadar fenilalanin aldığını hesaplayarak çıkarttık. Burada da bir sebze değişimi veya iki sebze değişimi düşünelim, ona göre hesaplayalım diye değil, sebze değişimini hesaplamadan çok rahat yiyebileceği menüler hazırlamaya çalıştık. Yani bir kafeye gittiğinizde insanlar ne yer? Pizza, hamburger, köfte, patates kızartması gibi bir menüyü elimize aldık.

 

Tuğba-Fulya: Menüleri hazırlarken karşılaştığınız zorluklar var mıydı?

Ahmet Güvenç: Tabi ki zorluklarımız oldu. Bir ürünü yaparsınız et ikamesi ile ya da köfte yapacaksınız bizim ürünlerimiz sebze bazlı olduğu için renklerini tutturmakta çok zorlanıyoruz. Adı köfte ama normal et, köfteye benzemesi lazım, hem lezzet hem görünüm olarak. Bunun için zorlandığımız noktalar oldu; ama pratik çözümler ürettik. Mesela kurutulmuş sebzelerden yoğurup köfte yapıyorsunuz; ama rengi biraz daha açık oluyor. Biz de bunu kırmızı lahana suyu ile yaptık. Köftenin içine katıp et rengini (kırmızı rengi) elde ettik. Buna benzer çözümler ürettik.

 

Tuğba-Fulya: Bu kafe, hayatınızda neleri değiştirdi?

Ahmet Güvenç: Aslında çok şeyi değiştirdi. Birçok kişi, “Hayatımıza çok güzel dokunuşlar yaptınız.” diyor. Ama aslında onlar bizim hayatımıza çok güzel dokunuşlar yaptı. Yaşı ne olursa olsun küçük, büyük, bebek olsun onların ihtiyaçları bizim için önemli oldu. İnsanlar böyle bir yeri hayal edemezken bir anda biz çıktık. Böyle bir yeri yaptığımızı ve fiyatları da ailelerin ekonomik durumlarını göz önüne alarak yaptığımız için insanlar buraya geldiklerinde dua ederek gidiyorlar. Çünkü böyle bir hayal onlar için gerçek oldu. Biz bunun yapılabileceğini gösterdik o insanlar çok çok mutlu oldular. Ülkenin, hatta dünyanın her yerinden insanlar bizi ya telefonla arıyorlar ya mail atıyorlar. Hindistan’dan, Kanada’dan bile insanlar mail atıp tebrik ediyorlar. Bu bize mutluluk veriyor.

 

Tuğba-Fulya: Peki kafeyi açtıktan sonra olumsuz bir tepki aldınız mı?

Ahmet Güvenç: Allah’a şükürler olsun ki hiç olumsuz tepki almadık. Tuğba sen de bir ara burada çalıştın. Biz herkese şunu anlatıyoruz. Burası fenilketonürili çocuklar için ya da diğer düşük proteinli beslenenler için özel bir kafe. Burada bu işi profesyonel yapmıyoruz. Bizim buradaki amacımız çocuklara, gençlere bir yaşam alanı hazırlamak, o yüzden profesyonel bir hizmet beklemeyin. Amatör ruhumuzla, asla maddi getirileri ön planda olmayan amatörlükte bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Dışarıdan düşük proteinli beslenmeyen biri gelince bunu söylüyoruz. Bunu anlatınca insanlar olumlu karşılıyor.

 

Tuğba-Fulya: Bu kafe için kar payı gütmediğinizi belirttiniz. Destek aldınız mı?

Ahmet Güvenç: Burayı açarken de belirttim, yaşadığım süre içinde de böyle devam edecek. Bizim buradaki beklentimiz kesinlikle ön planda maddi beklenti değil buradaki tek amacımız ayakta kalabilmesi adına kendini döndürebilecek maddi kaynağa ihtiyacı var -ki şuan onu sağlayabiliyor.- Burası için bir destek aldık mı? Evet, eşim adına açmıştık burayı. KOSGEB’ten bir miktar destek alabildik. Girişimci desteği olarak küçük bir destek aslında, o bile bize yetti. İnsanlar hemen bizi benimsedi. İnsanların içinden geldik. Nasrettin Hoca’nın bir lafı vardır: “Biz duvardan düşerek bu işe geldik.”

 

Tuğba- Fulya: Yemek malzemelerini, ürünlerimizi nereden temin ediyorsunuz?

Ahmet Güvenç: Eşim mutfak konusunda çok tecrübeli. Biz bu alana girince Türkiye’de iki tane yerli firma da girdi ve paketli ürün üretmeye başladı, birçok ürünü paketli olarak bulabiliyorsunuz. Sadece biz mutfakta hazırlayıp servis edebiliyoruz. Bazı şeyleri tecrübe ederek eşim tarafından geliştirilerek de yapılabiliyor. Mantı, köfte bunları ikame kullanmadan da ev ortamında da yapabiliyoruz. Tabi bunun yanında atıştırmalık çikolatalar, gofretler paketli olarak alıp satıyoruz. Paketli olarak da Vielife ve Mayalı Hane satıyoruz. Bunların ikisi de yerli firmalar. Bu firmalar bizden de görüş alarak ihtiyaç olan ürünleri üretmeye çalışıyorlar.

 

Tuğba-Fulya: Malzeme sıkıntısı yaşadığınız oluyor mu?

Ahmet Güvenç: Her ne kadar yerli üretici olsa da bu firmalar maalesef kullandığımız ürünlerin birçoğunu ithal olarak alıyoruz. Pandemi süresince dönem dönem hammadde temininde zorlanmalar oldu. Tabi o dönem küçük aksaklıklar olsa da genelde sıkıntı yaşamıyoruz. Yurtdışı ve buradaki fiyatları karşılaştırdığımız zaman hem fenilalanin değeri hem maddi anlamdaki şeyler hem daha avantajlı hem de ürünlerimiz çok daha düşük değerli.

 

Tuğba-Fulya: Fenilketonürili olarak bu pandemi sürecinde kendi gıdaları bağışıklık sistemi olarak destek olur mu? Fenilketonürili gençlerin bağışıklık sistemi hakkında neler düşünüyorsunuz?

Ahmet Güvenç: Fenilketonürili hastaların diğer sağlıklı bireylerle kıyaslandığı zaman pandemi süresince Covid-19 bağışıklık sistemi ne kadar güçlü ise insanlar etkisi o kadar azalıyor; ancak bu konuda bir bilimsel bir araştırma yok. Sadece gözleme dayalı fikirler söyleyebilirim. Kesinlikle ben bir hekim değilim. Bir bilim adamı değilim. Oğlumdan da biliyorum. Oğlum kolay kolay grip olmaz. Bağışıklık sistemlerinin çok düşük olduğuna inanmıyorum şahsen. Fikrim bu; ama tabi ki bu konuda hem hijyen hem de beslenmeleri ön planda olmalı ve çok daha dikkat etmeleri gerekiyor. Şu an bu dönem dolayısı ile bizde mutfağımızı kapattık.

 

Tuğba-Fulya: Bu kafe gibi bir kafe, sosyal bir alan açmayı genç girişimcilerimize önerir misiniz?

Ahmet Güvenç: Kesinlikle bu iş gönül işi. Yani ben dernekçilikten buralara geldim. Emekli bir memurum aslında, ticareti hiç bilmem, hiçbir şey satmamışımdır hep almışımdır. İnsanlar girişimcilik yapabilirler. Girişimci demek, gelişip ortaya bir şeyler çıkarılması demektir. Herkesin yaptığı bir işi yaparsanız sıradan olursunuz. Burada farklı bir özellik, farklı bir albeni kazandırabilmeniz için çok çekici bir şey yapmalısınız. Bu alanlar bomboş alanlar. Yani düşük proteinli beslenme vegan beslenmeye çok benziyor. Girişimcilere tavsiyem bu tür yerler için yatırım yapmaları.

 

Tuğba-Fulya: Türkiye’nin çeşitli yerlerine ürün gönderiyosunuz, bu konuda yaşadığınız sıkıntılar var mı?

Ahmet Güvenç: Pandemiden dolayı biliyorsunuz artık -e ticaret vazgeçilmez oldu, birebir ticaretten daha ileriye gitti, gelecekte de bu böyle olacak zaten, biz de kendimize göre tedbirlerimizi alıyoruz ve -e ticaret sistemimiz de var. Bununla ilgili ailelerimize Türkiye’nin her yerine, en ücra köşelerine bile -e ticaret ile ulaşmaya çalışıyoruz. Ve kargo ile ürünlerimizi gönderiyoruz.

 

Tuğba-Fulya: Bu hastalığı taşıyan fenilketonürili arkadaşlarımıza söylemek istedikleriniz var mıdır?

Ahmet Güvenç: Düşük proteinli beslenmek aslında bir yaşam tarzıdır. Düşük proteinli besleniyorum diye kendisini sosyal yaşamın içerisinden, iş hayatı içerisinden, aile hayatının içerisinden kendilerini soyutlamamaları gerekiyor. Bu bir yaşam biçimi ve bu yaşam biçimine adapte olarak farklı beslendiklerini herkese anlatmaları gerekiyor ve asla hayata küsmeden, normal insanlar gibi davranıp ve başarılı olacaklarını göstermeleri gerekiyor. Kendine güvendiğin zaman, düşük proteinli beslendiğin zaman başarılı olup insanların ilgisini çekebiliyorsunuz. Mesela siz 5 yıl önce böyle bir yerde olacağınızı düşünür müydünüz?

 

Tuğba-Fulya: Bu güzel kafenin bir hikayesi var mıdır?

Ahmet Güvenç: Benim hep hayalim oğlum Doğukan ile birlikte bir yere oturup aynı şeyleri ya da benzer şeyleri yiyebilmekti. Bunu yapamadık. 2017 yılına kadar ve bunu biz gerçekleştirdik ve şuan ailelerimiz birisi hamburger yiyorsa çocuğu burada düşük proteinli hamburger yiyebiliyor. Normal pizza yerken çocuğu burada düşük proteinli pizza yiyebiliyor. Bu hayalimizi gerçekleştirdik.

 

Tuğba-Fulya: Bizimle paylaşacağınız güzel bir anınız var mı?

Ahmet Güvenç: Tabi ki. İstanbul’dan gelen bir ailemiz, küçük bir kız çocuğu istediği her şeyi yedi, tadına baktı, tabi hepsini bitiremedi ve annesine döndü dedi ki “ Beni cimcikler misin anne?” “Neden kızım?” diye sordu annesi. Kız da “Acaba ben öldüm de Cennet’te miyim?” Yani bunun gibi çok güzel şeyler yaşadık ve yaşamaya da devam edeceğiz.

 

*Nevşehir Hacı Bektaşî Veli Üniversitesi Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik Bölümü Öğrencisi