-Bir Kitap Eleştirisi-
“Sahi diye düşündü içinden, sahi bir Türk çocuk kitabı var mı acaba doğaüstü olayları konu edinen?” (s.62)
Editörlüğünü Seçkin Sarpkaya’nın yaptığı, Ömer Ünal’ın kaleminden çıkan Yeşim Taşı Efsanesi adlı kitapta yer alan bu cümle, kitabın var oluş sebebini açıklıyor aslında. Kitabı okurken ben de şöyle bir düşündüm, böyle doğaüstü olayları konu edinen ve bizim geleneklerimizden, inanışlarımızdan, Türk halkının yaşantısından izler taşıyan bir eser okumuş muydum? Hayır, okumadım.
Doğduğumuzdan beri kitle iletişim araçları olsun, sosyal medya kanallarıyla olsun yabancı kültürler o kadar güzel sunuluyor ve kendi kimliğimizden o kadar uzak yetiştiriliyoruz ki dönüp kendimize baktığımızda atalarını, tarihini bilmeyen, gelenek ve göreneklerinden habersiz yetişmiş, üstelik kendi değerlerini hakir gören bir toplum olup çıkıyoruz.
Söz gelimi hepimiz Noel Baba’yı biliriz de Ayaz Ata’yı bilmeyiz. Kanatlı at deyince aklımıza Pegasus gelir de Tulpar gelmez. Gitar çalmaya herkes heves eder de Türklerin kadim çalgısı kopuz nedir, merak bile etmeyiz! Ömer Ünal, bu eksikliği fark etmiş ve akıcı üslubuyla bir oturuşta bitirivereceğiniz bir eser meydana getirmiş. Eserde Dede Korkut’tan Lokman Hekim’e, Hızır’dan Hacı Bektȃş Veli’ye, Koncolos’tan Akçura’ya kadar Türk kültürünü ve mitolojisini oluşturan değerler, sürükleyici bir olay örgüsü içinde harmanlanmış. Okuduğunuz zaman görüyorsunuz ki hiçbir isim, nedensiz yere anılmamış ve yazar bu yolla bizi biz yapan değerleri usulcacık yerleştiriveriyor zihnimize.
Kitap, başkahraman olan Oğuz ve arkadaşlarının ülkelerinin kurtuluşu için gerekli olan kutsal yeşim taşını bulma macerasını konu ediniyor. Kitapta yer alan kahramanların adlarından, olayların geçtiği yerlere kadar her satır, Türk kültüründen, mitolojisinden ve halk biliminden izler taşıyor. Öyle ki dikkatli bir okuyucu kitapta Orhun Yazıtlarından cümleler bile bulabilir. Örneğin eserde yer alan “Sözlerimi iyi işit ve titreyip kendi özüne dön (s.27).” sözleri Orhun Yazıtlarından Kül Tigin Kitabesi’nin güney yüzünde yer alan “… bu sabımı edgüti eşid, katıgdı tıngla” sözlerini hatırlatmaktadır.
Kitabı bitirdiğinizde Türk kimliğini de kavramış oluyorsunuz. Yazar bunu sıkıcı, ders verir gibi bir üslupla değil de gayet eğlenceli bir üslupla anlatmış. Yazarın dil ve üslubu hakkında belirtmek istediğim diğer bir nokta, kelimeleri özenle seçmesi. Örnek vermek gerekirse “akıl” gibi Arapça kökenli bir kelime yerine “us” diyerek Türkçe karşılığını kullanmayı tercih etmiş. Bu da yazarın hizmet ettiği kültürün kelime zenginliğine farkındalık yaratmak adına etkili bir kullanım olmuş.
Kitap hakkında belirtmek istediğim bir husus da Ömer Ünal’ın aynı zamanda toplum eleştirisi yapmış olması. Buna başkahraman Oğuz’un okulunda sosyal bilimlere büyük önem verilmesi, sözel derslerdeki öğretmenlerin çok donanımlı olması ve tiyatro, müze gibi kültürel değerlerle öğrencilerini sıklıkla buluşturması örnek verilebilir.
Son olarak kitabı bitirdiğiniz zaman efsane bitmiş olmuyor. Yazarın son cümlesinden efsanenin devam edeceğini anlıyorsunuz. Ben kitabı çok beğenerek okudum. Ömer Ünal’a Türk kültürüne yaptığı bu destekten dolayı teşekkür ederim.
Ben isterim ki böyle eserlerin sayısı artsın, filmleri ve çizgi filmleri yapılsın. Batı “olmayan kahramanlıklar” yaratıp bunu dünyanın her yerine yaymayı çok iyi başarıyor. Oysaki Türk tarihi, destanlarla, “gerçek kahramanlıklarla” dolu ve işlenmeyi bekleyen bir hazine gibi öylece duruyor. Bizim bu konuda daha fazla çaba harcamamız gerekiyor. Ben isterim ki Türk karakterler de dünyanın dört bir tarafına yayılsın. Gencinden yaşlısına herkes var olduğu, içinden yetiştiği bu kadim ve kutsal toprakla bağını yitirmesin.
*KPSS 2019 ÖABT Türkiye Birincisi, Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi