Ben çocuktum, Karaoğlan okumaya başladığımda, ilkokula gidiyordum. Üstat, Karaoğlan dergisi çıkarıyordu, her çarşamba geliyordu bizim ilçeye. Sabah ezanında giderdim gazeteciye, beklerdim açmasını, bitmesin diye.
Derginin ön iç kapağında “Özel Ulak” diye bir sayfada okuyucu mektuplarını yayınlıyor, onlara bizzat cevap veriyordu. Benim çok mektubum yayınlandı orada, sorularıma sabırla cevap vermiştir. Derginin arka kapağının içinde ise “Okuyucularımın Fırçasından” diye bir sayfada, bizden gelen çizimleri adımızla yayınlıyordu. Bana ta o yaşlarda, çizim malzemeleri göndermiştir. Bu insan unutulmaz: O, Türk çizgi romanının üstadı Suat Yalaz’dır.
Suat Yalaz, 1960’lı yıllarda, yabancı çizgi roman furyasına karşılık Karaoğlan ile başlattığı millî akımla, kültürümüzde önemli bir yapı taşı, hatta mihenk taşı olmuştur. Elbette ki ondan önce de Türk çizerler vardı. Ama kendimize has bir kahraman, bir çizgi roman karakteri, onun gibi oluşturulamadığı için, tam olarak karşılığını bulamamıştı. Suat Yalaz Üstat ise, tam da bunu yaptı ve Karaoğlan ile başlayan yerli kahramanlar serisinin yolunu açtı. Ve işte o andan itibaren çizgi roman kahramanlarımız da bir bir oluşmaya başladı.
Sadece çizgisi ile değil, hikâye ve senaryosuyla da Türk kimliğini yansıtan Suat Yalaz, Türk çizerlerin yeri doldurulamaz bir abisidir. Onun bu çizgisini devam ettirmek görevi genç çizerlerindir.
Suat Yalaz’ın Malazgirt 1071 kitabımdaki önsöz yazısında ifade ettiği gibi; “Bize yabancı, ucuz, sorumsuz çizgi roman ve filmlerin tutkunu olmadan, konusunu kendi tarihimizden, kendi kültürümüzden alan, gençlerimizi eğlendirirken onlara; geçmişini, soyunu, gelenek ve göreneklerini işleyen öğretici, eğitici, iyi yayınlar yapmanın, filmler çekmenin ülkemiz hayrına olduğunu aklımızdan hiç çıkarmamalıyız.”
O, Türk çizgi romanının Dede Korkut’uydu. Geçtiğimiz günlerde, Hakk’a yürüdü. Allah gani gani rahmet eylesin, mekanı Cennet olsun! Üstadın cenazesini mezarına indirirken yaşadığım duyguların tarifi imkansızdır. Şu üç günlük dünyada hiçbir şeyin anlamı kalmıyor, geride bir hoş seda bırakmadıysanız.
Bu vesileyle, İstanbul’da cenaze merasimine katılanlara, ev sahibi çizer dostların gösterdiği misafirperverlikten dolayı teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız!